30 Aralık 2010 Perşembe

Ordan Burdan Hayattan Yeni Yıl Çekilişi


Herkese merhabalar, 2010 yılının son günlerini geride bırakırken sizler için de sürpriz birşeyler yapayım istedim. Mormani.com işbirliği ile sizlere çekilişle bir hediye vermek istiyoruz.

Çekilişe katılmak için birtakım kurallar var. Onları da belirteyim.

1. Geçerli bir e-posta adresiyle bu yazının altına bir yorum yapan herkes BİR çekiliş hakkı kazanacak.( çekilişte adı bir defa yazılacak )
2. Blogu olan ve bloguna gireceği bir yazıyla bu çekilişi okuyucularıyla paylaşacak ( bana da haber verecek ) herkes BİR çekiliş hakkı daha kazanacak. ( hem yorum hem de blogunda yazı girenler iki defa ismini yazdırmış olacak )
3. Ordan Burdan Hayattan' ın Facebook sayfasını beğenenler, fazladan bir çekiliş hakkına daha sahip oalcaklar. ( zaten beğenmiş olanlar yine de bu yazının altına yorum bırakarak bilgi vermeli.)
4. Ordan Burdan Hayattan blogumu izlemeye alanlar da yorumla da bildirerek BİR çekiliş hakkı daha kazanacaklar.
5. Ordan Burdan Hayattan' ın bu çekilişinden facebook, twitter veya friendfeed' de bahseden ve bu yazının altına yorumla bildirenler BİR çekiliş hakkı daha kazanacaklar.

Not: Blogu olmayanlar da bu çekilişe katılabilirler.Lütfen blogunuz olsa dahi yorumunuza e-mal adresinizi eklemeyi unutmayın.

Çekiliş Ödülleri:
3 tane ödülümüz var
1.Microsoft' tan şahane bir kablosuz fare : Microsoft Wireless 3000 mouse
2. 1000 parçalık bir Puzzle : Anatolian 1000 Parça Puzzle
3. Piranha' dan kullanışlı bir müzikçalar: Piranha Avangard Plus ( 2 GB )

Çekilişle seçilen talihli bu hediyelerden birini seçecek.

Çekiliş Sonuçlarının Açıklanması:

*Çekiliş 30 Aralık 2010'da başlıyor ve 30 Ocak 2011'de sona erecek
*Daha sonra ben, yukarıda saydığım şartlara uyan kişilerin listelerini toparlayıp çekilişi yapacağım. Çekiliş için Random.org adresini kullanacağım ve 1 asil, 1 de yedek talihli seçeceğim.
*4 Şubat 2011 tarihinde sonucu buradan açıklayacağım. Asil talihli, gönderdiğim e-postayı 3 gün içerisinde yanıtlamazsa yedek talihliye e-posta atacağım.


 

İşte hepsi bu kadar. Şimdi hemen işe koyulun ve hepinize bol şanslar diliyorum. Herkese yeni yılın bolluk bereket getirmesini diliyorum ben de.

Peki biraz da Mormani.com nedir ondan bahsedelim.

Mormani Ekim 2010 itibariyle açılmış, Türkiye'nin en eğlenceli, en keyifli, en renklisi olmayı hedeflemenin yanı sıra sosyal hayatta da dijital olarak yer alacak, gücünü kalitesiyle pekiştirecek bir ticaret portalıdr. Yolun henüz çok başında olmamıza rağmen bir çok insandan, çok güzel övgüler almaya başladk bile! Hedefimiz zaman içinde mevcut ürün ağında bulunan fiyatları teker teker morartmak ve bu özelliğiyle çok geniş kitlelere yayılmaktr. Ayrıca projemiz manifestosu olan ilk ticaret portalı olma özelliği de taşımaktadır;



Mormani, kedi olalı bir fare tutmaktrr!


Mormani, düşmüş fiyatların cennetidiiiiir!


"10 lira daha vermem ki ben buna" diyen içindir, zaten bir hayli ucuzdur ki, verdirmez!


Mormani'de ürünler ürünlere baka baka morarır!


İnternetten alışveriş olmaz diyeni bile yoldan çıkartır!...


Mormani müşterilerine birçok güzel özellik de sunuyor. Farklı ve yenilikçi arayüz tasarımı ile çok uygun fiyatlardan faydalanma avantajıyla beraber; farklı ödeme şekillerini tek siparişte kullanabilme, PC toplama sistemi, ürünlerin fiyatı düştüğünde ve stok geldiğinde uyarı sistemleri, müşteri anketleri gibi...

27 Aralık 2010 Pazartesi

İGLO' dan Yeni Yıl Hediyelerim


Uzun zamandır kalitesine inanarak mutfağımdan eksik etmediğim İGLO ürünleri bu defa bana yeni yıl hediyesi olarak gelmeye karar vermişler. Daha önceden TuzBİBER Dergisi Yaz Partisinde ve de en son 4.Blog Yazarları Buluşmasında sponsor olan firmanın dağıttığı içi ürün dolu çantalardan alamadığıma pek üzülmüştüm. İçimi okumuşlar sanki, tam 2 tane içi dolu çanta kapıma kadar geldi. Sevgili Tijen' in Gıda Danışmanlığı' nı yaptığı İGLO' nun henüz deneme fırsatı bulamadığım bazı ürünleri de pakette var. Onları da en kısa zamanda denemek ve sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Tijen' in İGLO ürünleri ile yaptığı birbirinden harika tariflere ulaşmak için tık tık tık. Benim yapacaklarımı da bekleyin, en kısa zamanda burada olacaklar.

26 Aralık 2010 Pazar

Mekanlar Değişse de.....

İlk defa nasıl başlayacağımı bilemeden, nasıl ifade edeceğime karar veremeden başlıyorum yazmaya. Uzun süredir üzerinde düşündüğümüz, acaba olur mu olmaz mı, olursa nasıl yaparız ederiz dediğimiz şey gerçek oluverdi. Sanki hiç olmayacakmış gibi uzak gözükürken şimdi en derinden bir gerçek oldu hayatımızda. Artık İstanbul'da, doğup büyüdüğümüz, doğduğumuz, birbirimizi tanıyıp aşık olup evlendiğimiz, küçük adamı dünyaya getirdiğimiz şehrimizde misafir sayılırız. Misafir sayılırız çünkü sayılı gün çabuk geçecek biliyorum. Daha önceden hiç gitmediğim, görmediğim, '' aaa deniz olmayan yerde yaşanır mıymış'' diye büyük laflar ettiğim Ankara yeni bir başlangıç için bizi bekliyor. Çok büyük bir karar, çok büyük yalnızlık gibi şu an gözümde büyüyen ve beni de oldukça ürküten. Herşeye rağmen de hayatımızda yepyeni bir sayfa, birbirimize daha fazla kenetlenip daha çok biz olacağımız bir dönem olacak diye düşünüyorum.

Ailemi, bunca yıllık dostlarımı, sevdiklerimi geride bırakmak çok zor olacak. Hem de çok. Bu gidişin en zor yanlarından biri de blogger arkadaşlarımdan ayrılmak olacak. Benim için burada blogum vasıtasıyla tanıdığım herkes çok değerli çünkü, çoğu vakit beni dertlerimden sıyırıp alan, günlük rutinin dışına çıkıp farklı bir renk görmemi sağlayan, hayata bakış açımı tamamiyle değiştiren, her defasında iyi ki blog açmışım dedirten şeyler yaşadım sayenizde. Ankara' da da çok cici arkadaşlarım olacak buna eminim. Ama sizleri çok özleyeceğim. Bu işi sanal bir olay olmaktan çıkarıp gerçek bir paylaşıma çevirdiğimiz için çok şanslı olduğumuz bir gerçek. Umarım Ankara'da da bu kadar şanslı hissederim kendimi.

23 Aralık 2010 Perşembe

İstanbul 4. Blog Yazarları Buluşması


Geçtiğimiz Pazar günü harika bir buluşma yaşadık biz bloggerlar. 4. Blog Yazarları Buluşması Fenerbahçe Moss Marine Cafe' de gerçekleşti. Bu defaki organizasyonu Aylin, Cihan, Seviye ve Serap üstlenmişlerdi. Bizler için ne olursa olsun bir arada olup muhabbet etmek yeterli gibi görünse de her ayrıntısı düşünülmüş, keyfimize keyif katacak nitelikteydi.
Yaklaşmakta olan yeni yıl temasıyla yapılan buluşmada harika çeşitlerle bezeli bir açık büfe vardı. Zengin kahvaltı çeşitlerinin yanısıra biz yemek bloglarının da desteğiyle kek-börek- çörek kategorisi de hiç fena sayılmazdı. Yemenin içmenin muhabbetin yine içine düştük yani.

 



Buluşmanın en keyifli anlarından biri de Sevgili Yasemin Sungur' un yaptığı konuşma idi. Bizleri öyle bir büyüsüne kaptırdı ki dinlerken içimizdeki cevhere yaklaştığımızı hissettirdi. Konuşmasından kendi payıma aldığım çok şey oldu ama bu cümle aklımda kaldı : Hayatta hiçbir şeyi şiddetle isteme ve hayatta hiçbir şeyi şiddetle reddetme. Çok keyif aldım çok. Yasemin Sungur' un bir de dergisi var online okuyabileceğiniz ve hatta dilerseniz yazılarınızla katkıda da bulunabileceğiniz, Martı. Bence bir bakın, eminim sizi de bir yerlerden yakalayacaktır.



Buluşmada biribirinden harika hediylerle de hepimizi keyiflendirdi arkadaşlarımız. Benim payıma en sevdiğim şeylerden biri çıktı, yemek kursu. En kısa planlayıp keyifli saatler geçirmeyi düşünüyorum. Bu harika gün için emeği geçen arkadaşlara teşekkürler ediyorum.

Bu arada bir sonraki buluşmayı kimler yapıyor biliyor musunuz? Gülay, Sevil, Zeynep ve bendeniz.




17 Aralık 2010 Cuma

Özsüt Atölye Keşfedilmeyi Bekleyen Lezzetlerle Dolu


Kasım ayı sonlarıydı Contactplus İletişim Hizmetleri' nden Nazlı Hanım' dan Özsüt Atölye Tadım Etkinliği davet mailini aldığımda. Tatlıdan vazgeçemeyenlerin ilk aklına gelen mekanlardan biri olan Özsüt' ün , yemekli konsepti ''Özsüt Atölye'' yi biz yemek bloggerlarını ile tanıştırmak istediğini bildiriyordu. Böyle bir teklif reddedilemezdi elbette. Tatlı işinde bu kadar başarılı olan firmanın yemek olayını ne boyutta gerçekleştirdiğini merak ederek gittim 7 Aralık akşamı Caddebostan Atölye' ye.

Biz bloggerlar genelde firma etkinliklerini dört gözle bekleriz, birbirimizi görünce konu hiç tükenmez, muhabbet de hiç sona ermez. Ama bu defa firma yetkilileri de bizlerle masaya oturdular, çok iyi bir evsahipliği yaptılar. Bunu işlerinin gereğini yerine getiriyor gibi değil de büyük bir keyifle ve de merak ettiğimiz her konuda bizi bilgilendirerek yapmaları da ayrıca güzeldi. Keyfine doyulmayan sohbetimizi hep birlikte yaptık.

Mekana girer girmez o soğuk havada hemen çayımızı yudumladık ve yemek seçiminden önce masalara konan bu harika ekmeklerle gecenin açılışını yaptık.
 Bu ekmeklerin yeri apayrı oldu bende. Özsüt bu ekmekleri tek bir merkezde hazırlayıp servis edileceği şubesinde dondurulmuş halde bulunduruyormuş. Orada pişirip müşterinin masasına da tazecik getiriyormuş. Hem görüntüleri hem de lezzetleri o gece tam not aldı hepimizden. Servis edilen zeytinyağı tabağına bana bana yedik ekmekleri, tabağı affettik neyse ki :)


Genelde ben çorba içmem, çünkü içersem başka yemek yiyemem. Ama o gece hava o kadar soğuktu ki; çorbanın da tadına bakmak istedim, hem de içimi ısıtmak. İyi ki öyle yapmışım. Bu harika tavuk suyuna şehriye çorbası, sonrasında yiyeceklerimin lezzeti hakkında bana fikir vermiş oldu.
 Açılışı çorba ile yapınca ana yemeğin hafif olmasını istedim. Tercihim Meksikan Usulü Bonfile Salata oldu. Eti pişirmesini de yemesini de pek sevmeyen biri olarak dışarda mümkün olduğunca et tercih ediyorum. Gayet doyurucu ve leziz bir salataydı. 

Biraz da firma geçmişinden bahsestmek istiyorum. Özsüt 1938 yılında İzmir Kemeraltı'nda muhallebici olarak Sefer Usta tarafından kurulmuş. Sonrasında 1980 yılında oğlu İbrahim Urlulu liderliğinde Özsüt ustalarının da ortaklığıyla büyüyerek gelişmiş. İlk şubesi İzmir Alsancak' ta açılmış. 72. yılını kutlayan Özsüt' ün günümüz itibariyle 155' in üzerinde şubesi mevcut.

2009 yılından beri de yemekli konsepti '' Özsüt Atölye'' ile misafirlerine salatadan pizzaya, kırmızı- beyaz et spesiyallerinden kreplere kadar çok geniş bir menü ile ünlü yerel mutfak lezzetlerini bir arada sunuyorlar.

 



Ve bence gecenin finali süperdi. Bana göre tatlıların şahıdır aşure zaten. Bir de Muharrem ayı öncesi olunca Özsüt Atölye de tatlı konusunda aşurede karar kılmış. İyi de etmişler. Sanıyorum benim daha önceden tattığım ev yapımlarını saymazsam şu ana kadar yediğim en iyi aşureydi. Eğer dışarda bir restaurantta yemişseniz ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Tatsız, lezzetsiz, sırf yapılmış olsun diye yapılmış olur genelde. O zaman bir de gidin Özsüt Atölye' de tadına bakın. Herşeyden önce kıvamı beni tam anlamıyla fethetti. İçinde mutlaka nişasta olduğunu düşündüm ben açıkcası, fakat öğrendiğimize göre Özsüt hiçbir ürününde asla nişasta kullanmıyormuş. Bu onlara olan hayranlığımı bir kat daha arttırdı. Doğrusu ben çoğu tatlıda nişasta kullanıyorum. Henüz çok yolum var sanırım o ustalığa erişmek için.
 Aşure zamanı da geldi, bu yıl yapar mıyım bilmiyorum. Komşulardan da umduğum desteği alamazsam yolu çok iyi biliyorum artık.

O gece Caddebostan Atölye' de garsonlarından firma yetkililerine kadar herkes o kadar ilgili ve nazikti ki ertesi gün Bağdat Caddesinde Ness ile dolanırken öğle yemeği için adresimiz belliydi. Bundan sonra Caddeye her gidişimde olacağı gibi.

Bu keyifli ve doyurucu akşam için öncelikle firma yetkilileri Mine Hanım ve Fevzi Bey'e, Contactplus İletişimden Nazlı Hanıma, tüm Caddebostan Atölye çalışanlarına harika evsahiplikleri için teşekkür ederim. Bir de tabii ki unutmadan Sevgili Müge' ye kocaman bir teşekkür. Bu organizasyon için bize ulaşmalarını sağladığı için.
Özsüt Atölye' ler İstanbul Caddebostan Bağdat Caddesi, İzmir Ege Park, Çiğli Kipa ve Kemalpaşa' da.










10 Aralık 2010 Cuma

Pudingli Kek


Hani hepimizin dönem dönem yazma isteği körelir de kısacık da olsa bir tarif verecek gücü olmaz ya işte ben de yine o döneme girdim sanırım. Arşivde yazılacak onlarca tarif beklerken; gidilmiş ve keyifle sizlerle paylaşılmayı bekleyen etkinlik haberlerim varken içimden gelmiyor bu ara. Nedensiz değil, sanmayın ki sebebi yok.  Her zaman bahane çok malum. Bu defa geçerli sebeplerim de var hatta. Oğluşla pek bir koşturmacalı süreç yaşıyoruz bu ara. Onun için en iyisi hangisi ise o yönde kafa yoruyoruz geceleri başbaşa verip büyük adamımla. Yeter ki küçük adamımız iyi olsun, mutlu olsun, kendine yeter olsun tek amacımız bu. Birtakım aksaklıkları olan hayatımıza yönünü vermeye çalışıyoruz bilerek ve isteyerek. Kimin yok ki aksaklık hayatlarında gerçi, Allah yoluna koymak için güç versin herkese. Olacağına, biteceğine ve '' çok şükür bugünleri de gördük '' diyeceğimiz günlerin geleceğine olan inancımız baki. Bu da bizi yıldırmadan yolumuzda tutuyor.

Ohhh içimizi de döktük şöyle üstü kapalı da ( !!! ) olsa. Arada böyle küçük fısıltılar iyi geliyor bana, geriye dönüp baktığımda yaşadıklarımızın gün gelip hep geçtiğini, işlerin yoluna girdiğini görmek gücüme güç katıyor. Bu yazdıklarımı da ileride okuyup aynı gücü yine kendimde bulurum umarım.

Veee gelelim Pudingli Keke. Sevgili Müge' de gördüğüm günden beri her markete girişimde hazır paket pudingi almayı unutup döndüm eve. O kadar uzun zaman olmuş ki hazırını almayalı, inanın marketin o reyonunu sanki görmüyorum gezinirken. O kadar atmışım ki hayatımdan o reyonlardaki ürünleri. Hazır çorbalar, kek karışımları, pudingler vs . bizim eve epey olmuştu girmeyeli. Ama bu defa kararlıydım o pudingi sepete atmaya. O kadar etkilenmiştim ki Müge' de gördüğüm halinden. Sonuçta tadına baktığımda da yanılmadığımı anladım.

Malzemeler:

  • 4 Adet yumurta
  • 1 su bardağı (200 gr.) Toz Şeker
  • 1 su bardağı (200 ml.) süt ya da yoğurt (ben yoğurt kullandım)
  • 1 su bardağı (200 ml.) sıvı yağ (Fındık Yağı kullandım)
  • 2 su bardağı (250 gr.) un
  • 1 paket kakaolu puding
  • 1 paket kabartma tozu

Yapılışı:
1. Oda sıcaklığındaki yumurtaları, şekerle mayonez kıvamına gelinceye kadar çırpın.
2. Süt (ya da yoğurdu) ekleyin, biraz daha çırpın.
3. Sıvı yağı ekleyin, biraz daha çırpın.
4. Ayrı bir kaba, un, kabartma tozu ve pudingi birlikte eleyin.
5. Unlu karışımı, sıvı karışıma ekleyin ve çok az daha çırpın.
6. Dikdörtgen bir Borcam  tabanına yağlı kağıt serin. Karışımı boşaltın.
7. Önceden ısınmış, 180 derece fırında, 40-45 dk. batırdığınız kürdan temiz çıkıncaya kadar pişirin.


Müge her çeşit puding ile yapılabildiğini ve sonucun harika olduğunu söylemiş. Ben henüz diğer çeşitlerini denemedim ama bu o kadar güzel oldu ki diğerlerinden hiç şüphem yok. Ben kekle aynı gün yaptığım Muzlu Kolay Pasta' nın fazla gelen kreması ile servis ettim kekimi. Mis gibi oldu misss. Ortasından ikiye bölüp arasına da şöyle bol çikolatalı bir kremayla nasıl olur diye hayal etmedim desem yalan olur. Onu da başka sefere yaparım artık.

Haftasonu hava soğuk olacak, muhtemelen de evlere kapanacak insanlar. Şöyle bir kek yapıp yanına kahvenizi, çayınızı yapın. Ufaklıklara da sıcak çikolata olsun, keyfiniz daim olsun. İyi haftasonları herkese.

4 Aralık 2010 Cumartesi

Mantarlı Kırmızı Biberli Börek


 Yarın Pazar, evde tembellik yapıp mutfakta keyifli birşeyler hazırlamak istiyorsanız bu börek iyi bir seçenek olabilir. Hatta pek hamarat olanlar biraz erkenden kalkıp ev halkını kahvaltıya bu harika böreğin fırından gelen kokusuyla davet edebilirler.

Kızlarla bizim evde toplandığımızda yapmıştım bu börekçikleri. O zaman da dediğim gibi tarif canım adaşım Yasemin' in. Onun elleriyle yaptığını yediğim günden beri evde en fazla yapılan börek bu oldu. Her yiyenden de övgüler aldı. Hele de mantara bu kadar takılmış haldeyken aklıma her estiğinde hemen yapıveriyorum. Gerçi bu ara ne kadar az börek yapsam, yesem o kadar hayırlı olacak benim için.

Adaşcığım içinde maydanoz da kullanmış, ben bu börekte nedense maydanoz sevmedim. Siz de gönlünüz nasıl isterse öyle yapın. Her şekliyle enfes bir böreğiniz oluyor, dikkat parmakları yemeyin....

Malzemeler:
4 adet yufka
1/2 kg mantar
2 adet kırmızı biber
1 adet iri soğan
tuz, karabiber, pul biber
1/2 çay bardağı sıvıyağ
1 su bardağı yoğurt
1 adet yumurta
üzeri için haşhaş tohumu, yumurta sarısı

Yapılışı:
1. Her bir yufkayı sigara böreği saracak gibi üçgen şekilde 16 eşit parçaya kesin.
2. Mantarları yarım ay şeklinde çok ufak olmayacak gibi kesin.
3. Soğanı da yarım ay şeklinde doğrayın. Kırmızı biberleri de küp küp olarak kesin.
4. Teflon bir tavaya zeytinyağını koyup soğanları soteleyin.
5. Soğanın rengi biraz değişince mantarları ve biberleri de ekleyip kavurun. Baharatlarını ekleyin.
6. İç harcı soğuması için kenara alın.
7. Yoğurt, sıvıyağ ve yumurtayı bir kapta karıştırın. İçine biraz da su ekleyebilirsiniz. Bu harcı  börekleri sararken içine süreceğiz.
8. Bir yufka alıp üzerine yoğurtlu harçtan fırça ile sürün. İkinci yufkayı üzerine koyup yine aynı işlemi yapın.
Mantarlı iç harcından yufkanın geniş tarafına koyup sigara böreği şeklinde fazla da sıkı olmayacak şekilde sarın.
9. Tüm yufkaları aynı şekilde sarın.
10. Yağlanmış ya da yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine börekleri dizin. Üzerlerine yumurta sarısı ( biraz sıvıyağ ile seyreltilmiş olsun ) sürün. Ve haşhaş tohumu serpiştirin.
11. 180 derece fırında üzerleri iyice kızarana kadar pişirin.

Sıcak ya da ılık olarak servis yapın.


2 Aralık 2010 Perşembe

TuzBİBER Dergisi Aralık Sayısı ile Sizlerle

Bir yılı daha bitirmek üzereyiz. Koşturmacası, telaşı, mutluluğu, sevinci ve hüznüyle. 2010 yılının son sayısı ile TuzBİBER Dergisi yine sizlerin huzurunda. Bu ay konuğumuz Sevgili Cafe Pepela, Şeyma ile gerçekleştirdiğim keyifli sohbeti hem okumaya doyamayacaksınız hem de tariflerine bayılacaksınız. Daha neler var neler ? Hemen bir tık tık tıkkk.

27 Kasım 2010 Cumartesi

Havuçlu Karnabahar Çorbası


Sizin evinizde de aynı durum söz konusu mudur bilmiyorum ama bizim evde çorba denince akla hep klasikler gelir. Mercimek, tel şehriye, yoğurtlu çorba, tarhana vs. Geçen gün büyük adam gelip de işyerinde brokoli çorbası içtiğini ve çok güzel olduğunu söyleyince '' Eeee dedim ben yapınca mırın kırın ediyorsun, ben de öyle bir brokoli çorbası yapıcam ki değil çorbayı tencereyi bile yiyeceksin'' İşte o gazla düşündüm durdum, sonra bir baktım buzdolabında brokoli kalmamış ama karnabahar var. Brokoli ile olan karnabaharla da olur sonuçta. Brokolili versiyonu bir başka zamana erteleyip hemen işe giriştim. Daha önceden bir karnabahar çorbası yapmıştım ama bu defa süt kullanmak istemedim. Nedense bana çorba ve süt pek alakasız bir ikili gibi görünüyor hep. Kimse denemediğimi söyleyemez ama. Bu haliyle karnabahar ayrı bir güzel oldu, havalar da tam serinlemeye başlamışken hiç beklemeyin. İlk fırsatta yapın, şöyle hafif de acılı hmmm içiverin.

Ben Nutricook' ta pişirdim. Kitapçıktaki Brokoli Çorbasını biraz değiştirerek kendi tarifimi oluşturdum. Siz farklı bir tencerede yapabilirsiniz elbette. Herhangi bir buhar sepetli tencerede ya da düdüklüde de yapılabilir. Ben yapılışı Nutricook için ayrıntılı olarak verdim ancak farklı bir düdüklü tencere kullanacaklar süreleri kendi tencerelerinin özelliklerine göre belirleyebilirler.

Malzemeler:
500 gr karnabahar
1 adet kuru soğan
1 adet havuç
2 diş sarımsak
6 su bardağı tavuk suyu ya da su
2 yemek kaşığı zeytinyağı
tuz, taze çekilmiş karabiber, pul biber

Yapılışı:
1. Tencereye zeytinyağını koyup ocağa yerleştirin. Yemeklik doğranmış soğan ve sarımsağı da ekleyin, pembeleşinceye kadar kavurun.
2. Tavuk suyunu ya da suyunu ekleyip tuzunu ve baharatlarını da katın.
3. Karnabaharı çiçeklerine ayırın, havuçları kazıyıp temizleyip dilimleyin. Sebzeleri buhar sepetine yerleştirin ve tencerenin üzerine koyun.
4. Nutricook' un kapağını kapatıp akıllı kontrol saatini 5 dk. seçin ve 1. programa ayarlayın ve ocağın altını iyice açın.
5. Buhar çıkışı gerçekleşip saati sinyal verince tencereyi kısık ateşe alın. Böylece geri sayım da başlamış olacaktır.
6. İkinci sinyali duyduğunuzda buhar çıkış konumuna getirin ve ocağın altını tamamen kapatın. Fakat Nutricook' un kapağını açmak için bir sonraki son sinyali bekleyin.
7. Sinyal sesinden sonra kapağı açıp buhar sepetindeki sebzeleri tencerenin alt kısmına ekleyin.
8. Tüm karışımı blenderdan geçirip sıcak olarak servis yapın.

Özellikle benim gibi acı severseniz bol pul biberle servis edin bu çorbayı. Tadına doyamayacaksınız.

Herkese bol lezzetli bir haftasonu diliyorum.

25 Kasım 2010 Perşembe

Kıymalı Cevizli Lahmacun Böreği


Blogger toplantımızda hazırlamıştım bu böreği. Kızların hepsi de çok beğenerek yemişlerdi. Hatta Gülaycım acil tarif bekliyor benden, haftasonu gelecek misafilerine yapacakmış. Ben de onu fazla bekletmek istemedim. Zaten yıllardır yapıp da nasıl tarif paylaşmamışım bilemedim. Biraz lahmacun harcı gibi aslında, yani benim gibi kebaba, lahmacuna dayanamayan biriyseniz bu lezzet sizi fena cezbedebilir, benden söylemesi. Bizim evin lahmacun delisi ( kendi deyimiyle mahmacun canavarı ) küçük beyin ev lahmacunu bunlar. Tarifi küçük teyzem Totoş' uma aittir. O '' Yanında bir de yoğurtlu bir salata ya da sos olursa enfes olur, mutlaka yap'' demişti. Fakat ben o gün telaşla unuttum, siz unutmayın olur mu ?

Malzemeler: ( toplam 32 adet börek için )
4 adet yufka
500 gr yağsız dana kıyma
1 adet kuru soğan
2 adet yeşil biber
2 diş sarımsak
1 adet domates ( ben yazdan hazırladığım domates soslarından kullandım )
1 yemek kaşığı biber salçası ( tercihen acılı )
1/2 su bardağı iri kıyılmış ceviz içi
5-6 dal maydanoz
tuz, taze çekilmiş karabiber, pul biber
2 su bardağı yoğurt ya da süt
1 yumurta
1/2 çay bardağı zeytinyağı
üzeri için susam, çörekotu 

Yapılışı:
1. İç harcı hazırlamak için soğanı yemeklik olarak ince ince kıyın, sarımsakları da rendeleyin.
2.Geniş bir tavaya 1 yemek kaşığı kadar zeytinyağını ve soğanı koyup pembeleşene kadar kavurun.
3. Biber salçasını ve rendelenmiş domatesi de katın birkaç dakika da bu şekilde kavurun. Kıymayı da ekleyip bir süre daha pişirin.
4. İnce kesilmiş biberleri ve baharatlarını içine katın.
5. Son olarak ceviz içini ve ince kıyılmış maydanozu da içine katıp ocaktan alıp soğumaya bırakın. ( Maydanozlar ve ceviz koyunca ateşe kapatılacak )
6. Yufkaları üst üste koyup her biri 16 eşit parça olacak şekilde parçalara ayırın ( sigara böreği sararken kestiğiniz gibi üçgen şekilli )
7. Yufkaların arasına sürülecek yoğurtlu harcı hazırlamak için ( yoğurt yerine süt de kullanabilirsiniz ) yoğurt, yarım bardak zeytinyağı ve 1 yumurtayı çırpın. İçine biraz da su ekleyebilirsiniz.
8. Yufkadan bir parça alıp arasına yumurta fırçası ile ince bir tabaka halinde yoğurtlu harçtan sürün.
9. Diğer yufkayı da üzerine koyup yine yoğurtlu harçtan sürün. Yufkanın üst geniş kısmına kıymalı cevizli harçtan bir miktar koyup sigara böreği sarar gibi çok sıkı olmayacak şekilde sarın.
10. Tüm yufkaları bu şekilde sarın. Yağlı kağıt serilmiş ya da yağlanmış tepsiye yanyana dizip üzerlerine yumurta sarısı sürüp susam ve çörekotu serpiştirin.
11. 180 derece fırında üzerleri iyice kızarana kadar pişirin. Sıcak ya da ılık servis edin.

 Dilerseniz fazlaca sarıp derin dondurucuya da atabilirsiniz pişirmeden. Vaktiniz olmadığında sadece tepsiye dizip çayı demlemek kalıyor geriye. Bunu her defasında üstüne bastıra bastıra yazıyorum fakat her seferinde de bu konuda nasıl yaptığıma dair sorular alıyorum. O yüzden de biraz kendimi tekrar ediyorum. Malum çalışan hanımlar için ne kadar pratik olursa o kadar makbuldür. Elbette böyle tek tek hazırlamak da el oyalayıcı, dileyen harcı istediği gibi kullanabilir. Tepsiye yayarak, kol böreği ya da tava böreği şeklinde de denenmiş, onaylanmıştır tarafımca. Ne şekilde seviyorsanız öyle yapabilirsiniz elbette.

23 Kasım 2010 Salı

Böyle Olur Bloggerların Ev Gezmesi


Uzun bayram tatilini de bitirip tekrar hayatımızın rutinine dönüverdik. Hepinizin geçmiş bayramını kutlarım. Bayram tatilinde gezdik, tozduk, yeni yerler gördük, uzun zamandır göremediğimiz yerlere gidip hasret giderdik, yedik, içtik. Bunları daha sonraki postta uzun uzadıya yazacağım. Fakat bayram öncesinde öyle bir davet vardı ki evimde şen şanrak. Önce ondan bahsetmeliyim.

Sevgili patronum Feroşum Türkiye'ye geleceğini söylediğinde böyle bir fikir gelmişti aklıma. Onun da tanıdığı birkaç blogger arkadaşı davet edip hep birlikte yiyip içelim istemiştim. Açıkçası bu kadar maharetli hatunu aynı anda ağırlamak ilk başta beni ürkütmüştü. Günler öncesinden menü belirleyip neler yapacağıma karar verdim. Onlar da birer çeşit hazırlayıp getireceklerini söyleyince işim biraz daha kolaylaştı. Ortaya el birliğiyle harika bir sofra çıktı.

 Daha Feroşum Türkiye' ye gelmeden ben neler yaparım, hangi masa örtümü kullanırım diye telaşa düşmüştüm bile. Hemen hemen her gün Betüşümle telefonda tek konumuz bu oldu, yok onu yapma yok bu daha iyi olur diye saatlerce düşündük. Halbuki nolcak işte, maksat muhabbet olsun, gerisi hikaye. Öyle de oldu, her birinin marifetli elleriyle hazırladıkları masamı, evimi renklendirdi.

Bu arada masa örtümün de hikayesinden bahsetmezsem olmaz. Evlenmeden önce çeyiz yerleştirirken bu örtüyü görmüş ve anneme '' Ben bu örtüyü kullanmam, çok demode bu. Al sen kullan bunu'' demiştim. Sonra bloglarda benzeri örtüleri görünce annemden geri istemiştim. O da bayağı bir nazlandı sen misin buna burun kıvıran diye. Bu kadar özel misafirlerim olmasa yine vereceği yoktu galiba. Ne varsa annemde var yine.

Ben böyle kalabalık grup ağırlayacağım zamanlarda geceden kurarım masamı. Bu defa da yine Cuma gecesinden masa örtümü son bir defa detaylıca ütüledim ve serdim. Tabaklarımı, peçetelerimi, çatal-bıçaklarımı, bardaklarımı yerleştirdim. Sabah olunca da servis tabaklarımı bir bir çıkardım. Kızlar da elleri kolları dolu gelince masada tek bir şey koyacak yer kalmadı.

Menüde neler vardı neler ?


Kısır, benim için kalabalık davetlerin vazgeçilmezi. O yüzden salata olarak ne yaparım diye düşününce ilk aklıma gelen hep kısır olur. Sevmeyen de yoktur nasıl olsa.


Mantarlı Biberli Börek, benim uzunca süredir sıklıkla yaptığım bir börek. Tarif adaşım Yaso' ma ait. Tarif henüz blogda yok, inşallah yakında. Vee tarif için tıkkk


Bu enfes Patatesli Ay Çörekleri Sevgili Hilal'ciğimden geldi.


Lor Peynirli Salata yine benim ikramlarımdan. Hem renkleri hem de lezzeti ile masalara keyif veren bir salata. Egeliler bu salataya Çingen Pilavı derlermiş bu arada. Peynir sevenler için kahvaltılar için de iyi bir alternatif. Ben lor peynirini BİM'den alıyorum bir süredir ve lezzetinden de çok memnunum. Bunu da dip not olarak veriyim istedim. Benim gibi her lor peynirini yiyemeyenler bir de bunu denesin. Daha önce içine taze soğan ve maydanoz eklememiştim, bu defa ekledim. Sonuç çok daha lezzetli, benden söylemesi.


Gülaycığımın ellerinden enfes Pırasalı Mısır Ekmeği. Benim gibi otlu ekmeklere hayran biri için bulunmaz nimet idi bu ekmek. Cumartesi gününden geri kalanlar da büyük adamın favorisi oldu, yalan değil valla. Laz adam neyi sever? Elbette Mısır Ekmeğini.


Yine benim yaptığım Kıymalı- Cevizli Börek. Tarif blogda henüz yok, en yakın zamanda gelecek. Bu zamana kadar nasıl olmuş da paylaşmamışım bilmiyorum fakat lezzetinden şüpheniz olmasın. Küçük adamımın en sevdiği börektir, benim için yeri bambaşka yani.


Canım Aylinimin ellerinden harika Elmalı ve Kestaneli Kurabiyeler. '' Küçükleri kestaneli, büyükleri de elmalıdır '' diye diye tüm kurabiyeleri bitirdik sanırım kestaneliyi buluruz umuduyla. Ben bulamadım, kısmet değilmiş:))


Benim o gün için ilk defa denediğim Çikolatalı Süper Kek. Yok abartmıyorum adı böyle. Tarif Sevgili Düşbahçesi' ne ait. Ben biraz büyük bir pişirme kabı kullandığım için istediğim görüntüyü alamadım, normalde daha ufakça bir kalıpta pişirince haliyle daha yüksek bir kek olacaktı.  Onca tarifin içinde hakettiği ilgiyi de görmedi aslında, o kadar çok yedik ve gözümüz doydu ki,  fakat sonrasında evde hayranları oluştu diyebilirim. Arasında ve üzerindeki ganaj kıvamındaki krema ile damaklara şenlik yaptırıyor diyorum, başka da birşey demiyorum. En kısa zamanda kendine yaraşır bir kalıpla tekrarlanacaktır.

Can arkadaşım Betüşüm' ün ödüllü Arap Kurabiyeleri de masamızdaki lezetlerden biriydi. Mini mini tek lokmalık çok lezizler.


Ayşenciğimin görüntüsüyle masanın prensesi konumundaki Vişneli Tartı.
 Sevilciğimin Feroşumun bebişi için sürpriz olarak gönderttiği Bebek Kurabiyeleri de Meltem Mutfakta' dan geldi. Meltemciğim senin de ellerine sağlık, Sevilciğim ince düşünmüş, kendisi yollarda memleketine giderken bile masamıza rengini kattı. Her ne kadar bir baby shower partisi  diye yapmamış olsak da bebişler çok hoştu.

Canım ablam diyorum ben ona, Blog alemindeki ablam benim o. Pek öyle kimseye abla, teyze, amca gibi sıfatlar kullanmayı sevmem, beni yakından tanıyanlar bilir. Benden yaşlarca büyük teyzeme bile teyze diyemem ben, ama Güler Ablam benim ablam işte:)) Almış eline bu cici kavanozu çalmış kapımı. En sevdiğim reçelin ayva olduğunu da sanki bilirmiş gibi. Ablam tadına bakıldı hemen ertesi gün kahvaltıda, mis olmuş mis.

O gün masamızda 2 çeşidimiz daha vardı. Biri Sevgili Gülfem'ciğimin getirdiği Limonlu Mini Cheesecake idi. Gülfemcim o gün trafiğe takılıp da biraz geç aramıza katılınca o harika lezzetlerin fotoğrafları çekilemeden hemencecik mideye indirildi. Fotoğraf ve tarif için lütfen buyrun.

Bir diğer fotoğraflanamayan tarif de benim  hazırladığım Cevizli İncirli Sütlü Tatlı idi. Daha önceden Leziz Dergisi için hazırlamıştım bu tatlıyı, ne zaman yapsam herkesten tam not alır. Bu defa da umarım beğendirdim arkadaşlarıma.

 Kim sevmez böyle misafiri değil mi ama ? Her biri ayrı marifetli bloggerlar olunca hal daha da eğlenceli oldu. Hepsinin birbirinden güzel emekleri ile bana destek olmaları beni de hiç yormadı diyebilirim. Böyle misafire can feda, her gün gelin kızlar siz. Bereketiniz hiç eksilmesin yuvalarınızdan.

 

Bunlar da Sevgili Behiye' nin gönderdiği güzel çiçekler. Kibar arkadaşım memleketine gittiği için bizlerle birlikte olamadı, inşallah bir başka sefere. Ben sabahın erken saatlerinde hazırlıklarımı yaparken gelen bu çiçekler günün keyifli geçeceğine işaretti. Her zaman çiçeklerimi aldığım çingene teyzem o sabah tezgahını açmadığı için masam çiçeksiz kalacak diye hayıflanmıştım ben de. Taa Antalya'lardan yetiştin imdadıma Behiye' cim.
Bu alttaki harikalar da güzel gülüşlü harika kadın Zeynepcimden. Kendisi, kahkahaları, keyifli sohbetlerinin yanında çiçekleri de cabası. Güzelcim kahveye gelcem sözzz:))


İşte bayram öncesi evimdeki keyifli saatlerden karelerdi bunlar. Masa ve ikram fotoğrafları Aylinciğime aittir, ben o telaşla hiç makineyi elime almadım. İyi de etmişim. Sağolasın Aylinim, ellerine sağlık.

Kalabalık davetlere alışkın olmama rağmen ilk defa blogger dostlarımı ağırlayacak olmaktan ilk başta biraz korkmuş (!!!) olsam da çok büyük keyif aldım. Kolay değil elinden her türlü iş gelen bu hanımlara ikram hazırlamak, beğendirmek. Umarım onları memnun etmişimdir. Eğer ki bir hatam olduysa artık affetsinler beni, bir daha olmaz:) Hepinize teşekkürler kızlar, evimi neşeye boğdunuz. Başka da bir sonuç olamazdı zaten, böyle olur bloggerların ev gezmesi....