7 Mayıs 2012 Pazartesi

Ege'den Havadisler..

Selam herkese.. En son yazım biraz karamsar olmuş, içinde bulunduğum ruh halimden olsa gerek..
Neyse şimdilik bugünler geride kaldı, güzel bir tatil anısıyla döndüm aranıza bu defa.. Güneş, deniz ve Bodrum'dan harika bir manzara getirdim yanımda :)
Malum 1 Mayıs tatil günü idi, 30 Nisan'ı da bağlayarak Ege'ye doğru uzandık eşimle.. Keyifli birkaç gün çok iyi geldi ve sizinle de paylaşmak istedim hemen.. 
Öncelikle Muğla merkezde bulunun bu şirin kuş yuvalarından başlamak istiyorum, ben bayıldım :) çok hoş bir fikir olmuş bence, belediyeyi tebrik ediyorumm..
Ve hemen arkasından Muğla'nın birbirinden güzel ilçelerinden kareler geliyor.. Önce Fethiye-Ölüdeniz'den adrenalin patlaması yaşatan bir spordan bahsetmek istiyorum. Tüm ısrarlarıma rağmen eşimi ikna edemedim ne yazık ki yapmak için ama şansımı mutlaka bir daha deneyeceğim ;)
Belki aranızda yamaç paraşütü yapanlar vardır, yorumlarını paylaşırlarsa çok sevinirim ;) Nasıl bir duygu olduğunu çok merak ediyorum gerçekten?
Ayrıca Ölüdeniz'i çok beğendiğimi özellikle belirtmek istiyorum, 1 gün yetmedi malesef, daha uzun bir yaz tatili planlamak istiyorum tekrar gitmek için..


Sonraki durağımız Bodrum, aslında arada bir de Marmaris var ama oradan fotoğraf yok ne yazık ki, makinenin şarjı bitmişti.. Marmarise daha öncede gitmiştim, çok favorim olduğunu söyleyemeyeceğim, kendimi yurt dışında gibi hissediyorum genelde orada, tamamen turist odaklı mekanlar ve her yerde yabancılar.. Uzun soluklu bir deniz tatili için tercih etmeyebilirim sanırım.. Neyse şimdi konumuz Bodrum.. Bodrum'da gezmenin dışında yemek için mekan önerilerim de olacak sizlere..
Bodrum'da görmeniz gereken en önemli yerlerden biri Bodrum kalesi, marinaya çok yakın olan bu kale Pazartesi günleri hariç her zaman açık.. Ama biz Pazartesi gittiğimiz için giremedik içeri, dışarıdan görmekle yetindik. Kalenin her iki tarafından da yürüdüğünüzde harika bir sahil karşılıyor sizi.. Bir de Bodrum'un en güzel yanından biri de çarşıları bence, araç girmeyen, sağlı sollu dükkanların olduğu, ortada insanların rahat rahat yürüyebildiği üzerinde gölgelikler olan güzel sokaklar bana Madrid deki Arenal caddesini hatırlattı..
Bodrum kalesinden sonra görülmesi gereken yerlerden birisi de Zeki Müren'in evi bence. Tüm servetini Mehmetçik Vakfına ve TEV'e bağışlayan sanatçının evinin ziyaret gelirleri de yine bağışlanıyor..
Evi gezerken acayip keyif aldım, Bodrum'a yolunuz düşerse mutlaka gitmenizi tavsiye ederim, üstelik Pazartesileri de açık ;)
Gelelim gezimizin gurme tarafına.. Ege'ye gidipte balık yemeden dönmek olmazdı tabii, Bodrum'un yerlilerinin tavsiyesi ile çok lezzetli bir mekan keşfettik.. Sahilde, Halikarnas Sokağında Berk Balık. Balık, kalamar, karides hepsi güzel de; özellikle mezelere bayıldık :) İlk defa meze tabaklarını sonuna kadar bitirdik diyebilirim bugüne kadar ;) 
O kadar doyduk ki mezelerle, balığımızı bölüşmeye karar verdik sevdiceğimle..
Özellikle favayı ve özel soslu karidesini mutlaka denemenizi tavsiye ederim.. Yemekler dışında sahipleri de çok güleryüzlü ve sıcak insanlar, tam bir aile işletmesi. Gündüzleri çok fazla sorun olmuyormuş ama akşamları yer bulma problem olduğundan önceden masa ayırtırsanız sizin avantajınıza arkadaşlar..

Diğer lezzet durağımız sıcak yaz günlerinin vazgeçilmez tatlısı "dondurma" diyarı.. Sahilde marina istikametinde epeyce yürüdüğünüzde (tam adres veremiyorum ne yazık ki) sağınızda Bitez Dondurma.. Eşimin işyerinden bir arkadaşı mutlaka gidin diye tavsiye ettiği için biz inatla aradık bulduk kendisini ;) Özellikle kanyaklı-üzümlü olan dondurmasını mutlaka denemelisiniz. Çok çeşitli, daha önce duymadığım meyvelerden yapılmış dondurmaları da mevcut, Bodrum'un sıcak havasında harika bir serinleme yöntemi dondurma.. Olsa da yesek diyorum şimdi bende fotoğraflara bakarken, upsss ;)
3 günlük tatilimizi, yazarken yeniden keyif aldım.. Yaza az kaldı, yaklaşıyor tatil zamanı ;) Bu sene plan yok, her şey doğaçlama, bakalım nerelere atacak bizi rüzgar..
Sevgiyle kalın, mutlu ve keyifli bir hafta geçirin inşallah :)

14 Nisan 2012 Cumartesi

MS ile Yaşamak..

Selam herkese.. Blogumda verdiğim aralar uzamaya başladı :( canım sıkılıyor bu duruma aslında, özledim hepinizi.. bazılarınızdan kişisel mailler aldım merak edildiğime dair, çok mutlu oldum, teşekkürlerr..
Yeni bir işe başladım biliyorsunuz, epey yoğun bir iş, tabii bir de acemi olunca daha da bir karmaşık geliyor bana herşey.. üstesinden gelicem inşallah yakında ;)
Bide araya sağlık problemleri girdi, ailemden, çok sevdiğim insanlarla ilgili.. Aslında bu konudan bahsedip bahsetmemekte kararsızdım ama yazmak istiyorum, belki benzer durumlarda olan yakınlarınız vardır, birlikte yazışır dertleşiriz arada sırada.. hem bir de belki bilmeyenler vardır, onlara da bildiklerimizi anlatırız, hayatta başlarına gelmemesini dileyerek..
Ablam MS hastası, 7 yıldır bu hastalıkla yaşıyoruz, küçük yeğenimin doğumuyla tanıştık..  MS yani Multiple Skleroz bir bağışıklık sistemi hastalığı. Beynimize giden sinirlerin dışında, miyelin adı verilen koruyucu bir kılıf varmış, işte bu hastalıkta bağışıklı sistemi bu kılıfları koruyamıyor, miyelin zarar görüyor ve o sinir hangi organımıza hitap ediyorsa o organda hissizlik ya da fonksiyon bozuklukları oluşuyor.. 
Hastalığın adı iki sözcükten oluşmakta:

  • Multipl: Bir ya da daha çok bölgede etkin olup, bir veya daha çok belirti (semptom) vermesi.
  • Skleroz: Vücudun savunma gözelerinin myelin kılıfına saldırması sonucu, bu kılıfı sertleştirerek işlevsiz duruma getirmesi


Bu skleroz sonucunda plak adı verilen doku bozukluğunun oluşması MS'i oluşturur. Hastalığın ilerlemesi ataklar ve iyileşmeler biçiminde. Hastalığın düzeyine göre bu döngü süreleri değişiklik gösteriyor. Çoğunlukla 20-40 yaş arası erişkinlerde ortaya çıkan bir hastalık. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla iki katıdır.  Her MS hastasındaki gelişmeler, belirtiler, ataklar birbirinden farklı olabiliyor. Kimisinin gözüne, kimisinin bacağına vurabilir. Hastalığın neden olduğu tam olarak bilinemediğinden tedavisi de henüz keşfedilmedi ne yazık ki :( Bilinen bir beta-interferon iğnesi var Türkiyede hastaların çoğunun kullandığı.. Ama bu iğneler de tedavi edici nitelikte değil, sadece atakların frekansını ya da şiddetini azaltmaya yönelik sanırım ama iğne de olsanız atak geçiriyorsunuz, bu çok kötü :(
Ablamın hastalığını ilk defa öğrendiğimizde ailecek şoka girmiş ve kabullenememiştik hayatı boyunca bu hastalıkla yaşamak zorunda olmasını.. Henüz çok gençti.. başka doktorlara gidildi ama sonuç değişmedi. Hepsi bununla yaşamayı öğrenmelisiniz dedi. Çünkü bu hastalığın bilinen bir tedavisi yok, hayatı boyunca bununla yaşayacak.. bir bakıyorsunuz gayet iyi, kimse anlamaz MS hastası olduğunu, hayatın içinde, sağlıklı bir görüntüsü var (çok şükür) ama birkaç ay sonra bir bakıyorsunuz atak vurmuş yine, yürüyemiyor.. hastane süreci; kortizon, fizik tedavi derken bir kaç ay sonra normale dönüyor. (çok şükür) ama yüzde yüz bir dönüş olmuyor genelde, biraz izi kalıyor her atağın.. Her seferinde Allah beterinden korusun diyoruz ve devam ediyoruz kaldığımız yerden.. Şimdi bir kez daha böyle dedik.. Havalar ısınıyor, dışarı çıkıp bir şeyler yapalım diye sözleştik ablamla, zaten bir kaç aydır evde çok bunaldı, hepimize iyi gelecek inşallah bu güzel havalar :) Umarım canınızı sıkmamışımdır, hem bilgilendirmek hem de hayatımdan bir kesit paylaşmak istedim sizlerle..
Hepinize sağlıklı günler diliyorum ;) En yakın zamanda yine görüşmek üzere ;)

7 Mart 2012 Çarşamba

Oscar'ın Galibi : The Artist

Yazmak konusunda geç kaldım biliyorum ama son gün izleme fırsatım oldu The Artist’i.. Benim için çok süpriz olmadı o açıdan nasıl bu kadar çok ödül aldığı.. Film uzun zamandır elimizdeydi aslında ama hem sessiz film olması hem de siyah beyaz oluşu aman sonra izleriz diyerek hep ertelememize neden oldu.. Hatta ben filmi izlemeye başlarken yarısında uyuyakalırım diye bile düşünmüştüm J sanırım önyargı tam da bu oluyor degilmi? The Artist tek kelimeyle beni utandırdı diyebilirim.. Film baştan sona kendini izletiyor, sıkmıyor, yormuyor.. Sessiz ama filmdeki duyguyu işleyişi çok iyi anlıyorsunuz, duymaya ihtiyaç kalmıyor yani.. Bu noktada zaten en iyi erkek oyuncu ödülünü almasına da şaşırmıyorsunuz, Jean Dujardin gerçekten çok başarılı oynamış.

Ben izlenmesini tavsiye ederim, ama yazılı basından takip ettiğim kadarıyla sinemada bu filme gidipte, yarısında çıkanlar ve paralarını geri isteyenler olmuş. İçerisinde emek olan birşey için bence saygısızlık bu. İzlememe konusunda herkes dilediğince davranabilir tabii ama ücretini geri istemek konusunda ayıp edilmiş diye düşünüyorum ben.. Sonuçta ne bir kandırmaca ne bir aldatmaca var, filmin sessiz olduğu ve siyah olduğu apaçık ortada, gizlenmiş değil.. Sonuç olarak ben keyifli buldum filmi, size de tavsiye ederim ;)

I watched “The Artist” two weeks ago and I liked it J Before I watched it I thought “it is boring and possibly I will sleep when I am watching it” but I was mistaken about it. It is sa ilent, black and white film but you can feel the emotion. I am suprised that someone leaves in the middle of the film.. In my opinion Jean Dujardin acts perfectly and you should see “The Artist” J

26 Şubat 2012 Pazar

Dr.Oetker-Truffe

Selam.. uzun aralar vermeye başladım her ne kadar istemesem de :( bu yoğunluğun arasında unutulmaması gereken anlarda var biliyorum, biraz zor yetişsem de anı yakalamaya bi yanından tutmaya çalışıyorum.. İşte bu kapsamda geçen hafta sevgili eşim için yaptığım nefiss truffelari paylaşmak istedim sizlerle ;) 
Aslında çok basit görünse de bu tarif epey uğraştırıyor insanı, ya da ben çooook becerikli değilim henüzz ;-P Tarif paketin üzerinde mevcut, sizin ekstra olarak almanız gereken bir paket krema var, bir de belki çikolata sos almanızda fayda var çünkü ben paketin kendi içerisinden çıkanı yetiremedim.. Truffların üzerini süslemek için istediğin şeyi kullanabilirsiniz, fındık, fıstık, pasta süsleri, herşey serbest.. Öncelikle kremayı bir tencereye boşaltıp kaynatıyoruz, ardından altını kapatıp hemen paketin içindeki toz karışımı içine ekleyip iyice çırpıyoruz. Daha sonra oda sıcaklığında soğuyuncaya kadar bekletip, derin dondurucuya koyuyoruz. 1 saat kadar beklemesi gerek.. Sonra çıkartıp toplar halinde yağlı kağıt üzerine dizmek gerek ama ben bu kısımda çok başarılı olamadım ne yazık ki, benim toplar pek yuvarlak olmadı :) 
Neyse önemli olan tadı diyerek yapmaya devam ettim ve ortaya değişik geometrik formlarda lezzetli bişiler çıktı ;) sonra tabii yine dolapta bekletiyoruz bu topcukları, bu sırada çikolata sos hazırlıyoruz.. O da paketin içinde mevcut ama siz yine de bir tane yedek alın derim ben.. Sonra buzdolabından çıkardığımız topları önce çikolata sosa batırıp sonra da istediğimiz süs malzemesinde yuvarlıyoruz.. İşte benim fıstık ve şekerleme kaplamalı geometrisi şaşmış çikolata toplarım ;)

Sonra da erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer diyerek sevdiceğimize ikram ediyoruz.. yanına mis gibi bir de demli çay, ohhh afiyet olsun şimdiden :)

Hello, last sunday is important day for me and my husband. And I made truffe for him :) Truffe is from Dr. Oetker, it looks like easy peasy but it is not.. My truffes were delicious but their shapes were not good enough..  Even so this, my husband liked very much and I was happy.. I highly recommend you try it..

19 Şubat 2012 Pazar

It is About Me :)

Selam herkese.. Bu aralar günlerim çok yoğun geçiyor, hem işte hemde özel hayatımda bir koşuşturmaca var. O nedenle bloguma da pek ugrayamiyorum :( Gecenlerde İngilizce çalışırken aradan çıkarıverdim bu mimi, daha önce Türkçesini yaparken karar vermiştim yazmaya ama ancak fırsat buldum..
This post is an interview about me and my favorites. It is called "mim" in between Turkish Bloggers..
1) What is the best word that you believe?

Ther is bad thing in every good things, There is good thing in every bad things..

2) Which make-up is the most indispensable for you?
Black eye pencil.. I like eyeliner and mascara too, but I can’t put on them..

3) What is your beauty secret ?
I don’t put on heavy make-up and I rarely use concealer/powder.. I think less make-up is more healthy for my skin :)

4) What is your favorite drink?
Turk Kahvesi is perfect for me ;)

5)What do you hate ?
I can’t stand injustice! for example I hate people who cut in the queue..

6) What kind of compliments do you like?
I like all kind of compliments if they are from my husband ;) I like to be pampered very much :)

7) What is your favorite book?
I read Love-Aşk, written by Elif Şafak.. It is very nice book, I recommend it to everyone who I know ;)

8) Which Turkish artist does look like you?
Generally, people who know mix me up with Türkan Şoray and Aşkın Nur Yengi..

9) Despite everyone likes "a thing" but you don't like it?
I think it is iphone. It is not affected me..

10) Which cosmetic do you buy mostly?
Of course perfumes are the most favorite cosmetic for me.. I mentioned about this :)

So much for that ;) have a nice week..

Herkese iyi haftalr dilerim, umarım üzerimdeki yük biraz azalır..
Hoşçakalın :) 


12 Şubat 2012 Pazar

War Horse ve The Iron Lady

Haftasonundan selam herkese.. Umarım herkesin keyfince, canının istediğini yaptığı güzel bir haftasonu olmuştur :)  Oscara az bir zaman kaldı, film izleme seanslarımız arttı bu ara.. İşte 2 film daha..


War Horse (Savaş Atı)
Eşim hadi bunu izleyelim dediğimde çok ümitli değildim açıkçası filmden.. Ama beni yanılttı diyebilirim, izlenilesi bir film olmuş bence. Film I.Dünya Savaşı zamanında geçiyor. İngiltere kırsalında yaşayan, geçimini tarım yolu ile kazanan bir aile, sırf inat uğruna çift sürmek için fazla asi olan bir at'ı satın alıyor.. Evin oğlu Albert ile at arasında müthiş bir duygusal bağ oluşuyor zamanla ancak savaş çıkıyor ve atı askerler satın alıyor. Hikaye işte böyle başlıyor.. Atın savaş boyunca yaptığı sıradışı yolculuğunu ve insanların hayatlarını nasıl değiştirdiğini anlatan güzel bir Spielberg filmi olmuş.. IMDB notu : 7.3


The Iron Lady (Demir Leydi)
İngiltere de geçen bir film daha.. Demir Leydi lakabı ile bilinen Margaret Thatcher'ın, hayatından kesitler sunan film, onun başbakanlığa giden yolda kendinden neleri feda ettiği ne bedeller ödediğini gösteriyor. Tam bir liderlik öyküsü.. Etkilenmemek elde değil, gerçekten çok güçlü bir karaktere sahip. Artık yaşlanmasına ve sağlığını yitirmesine rağmen zihni ile mücadelesine devam ediyor. Meryl Streep ise tek kelime ile harikulade :) Çok başarılı bir oyunculuk sergilemiş, Golden Globe da aldığı ödülü hak ettiği kesin.. IMDB notu ise bende hayal kırıklığına neden oldu 6.2 az bence..




Hi everyone..
The Oscar Ceremony comes close and we watched two good films which are nominated. War Horse is directed by Steven Spielberg. I was expecting this movie to be just ordinary, but I was suprised when I watched.  It is about a war horse and its owner/friend, Albert.. This is great movie and performance of the horse is impressive.. IMDB rating is:7.3
The other film is The Iron Lady..  Everyone knows "The Iron Lady" is Margaret Thatcher.  The movie is about her life and everything is sacrificed on the altar of her politics. In my opinion She is still very strong woman like iron. Finally, I liked Meryl Streep's acting in this movie. She also won Golden Globe best actress award, 2012..

10 Şubat 2012 Cuma

Benden Haberler..

Merhabalar..
Epey ara vermeye başladım sevgili bloguma.. Gün içerisinde yerime doğru düzgün oturduğum bile olmuyor ki girip bi bakayım ne var ne yok diye. Akşam desen ayrı terane, bazen geç çıkıyorum :( bazen dersim var akşam bazende çok yorgun oluyorum derken günler haftalar geçiyor.. Bugün Cuma diye biraz daha rahat davranıp gelip hemen bilgisayar başına kuruldum..


Bu hafta neler oldu peki, çok üzüldüğüm bir kayıp yaşadık.. İş yerinde sevdiğimiz, saydığımız bir yöneticimizi ani bir kalp krizi ile kaybettik :( Çok fazla kendisiyle birebir çalışmış olmasam da iyi bir insan, adil bir yönetici olduğunu biliyordum, Allah rahmet eylesin ne diyebilirim kii..
Onun dışında iki bölüm arasında koşturmaya devam :( Ex bölümüm hala yeni birini bulamadı yerime, dolayısıyla o işleri de aynen devam ettirmek zorunda kalıyorum.. Eeee aynı zamanda yeni görev ve sorumluluklarımda artmaya başladı, başım dertte yani arkadaşlar :( Sanırım tek maaşla 2 kişilik pozisyonda çalıştırmak niyetindeler beni.. Umarım en kısa zamanda sonuçlanır şu geçiş süreci..
İşte benden havadisler böyle, aslında bir kek tarifi eklemek için girmiştim, konu bu haftanın özetine döndü.. Neyse onu da hafta sonu eklerim umarım..


Hello, I am very busy at work :( So I am very tired when I come home.. Sometimes I have to do overtime nowadays.. I passed on to new department last month but nobody is found for my ex-job in the place of me and I have to do both of them. It is prosy situation..
Moreover our general manager died this week, I am so sorry, I liked him :( He died because of heart attack. I think stress is caused it. RIP..
That's life..