22 Mayıs 2010 Cumartesi
killing me softly with his song
bahar sıkıntısı desem değil, öyle olsa geçmiş olması gerekirdi, bu böyle bi sabırsızlık, bi hemen herşeyden bıkma, kabında duramama, uzun süre bi yerde kalamama,daralma, bunalma hali. anlamadım ki neden böyle oldum.bi hafta içinde 8 tane kitaba başlayıp,hepsinden ortalama 20 sayfa okuyup başucuma koymuşum,normal bi durum mu? tabii ki hayır,ben önceden 4-5 kitabı başucumda tutardım tamam da, okuyodum yahuu ben hepsini. kitaplarla şiddetli geçimsizlik var bu ara aramızda, ayrılıkla sonuçlanmadan düzelmesini umuyorum. müzik de dinleyemiyorum ben bu ara. (depresyondaymışım da şimdi haberim oldu ya ! yazmak iyi bişi değil bazen, bak anladım boka sardığımı ) bi şarkıyı sonuna kadar dinleyemiyorum, üşenmiyorum gidiyorum değiştiriyorum, işte bunu istiyorum dinliyim bari diyorum yok yine olmuyo. bulaşık yıkarken ellerim köpük köpük gidiyorum, off sıkıldım sus bi diyorum, sanki 2 dakika önce açan ben değilmişim gibi.milyon tane okuduğum blog var benim, çok keyif alarak okuyorum hemde. ama şimdi sadece başlıklarına ve fotograflara bakıyorum, içim sıkılıyo,sabrım gelmiyo okumaya...az önce de kendime söz verdim, bilgisayar 2 saat 45 dakika kapalı kalıcak diye, sözümü tutamayacağımı bildiğimden yemin ettim. nafile, pek bi etkisi olmadı, yeminimi ve sözümü tutmuş olsam bilgisayarın açılmasına 2 saat vardı daha. yemin ettim ya, çarpılır mıyım diye annemi aradım, özür dilerim allahım bi daha boşuna gereksiz yemin etmicem de aç bişolmaz dedi. yaptım, pişmanım... acaba faiziyle birlikte 3 saat kapalı tutsam allah beni affeder mi ? Benim bu sıkıntılarım geçer mi, herşey normale döner mi?
http://fizy.com/#s/1032in
( dinleyin hadi, sonuna kadar :)
16 Mayıs 2010 Pazar
boş bakkal taşak tartar ( başlık efeye ait )
bu aralar şaşkınlığım üstümde. aslında ben normalde de öyleyim, az çok biliyosunuz artık beni ama bu sefer başka. yeni lens aldım ve solüsyon.benim lens kaplarını atmamak gibi salak bi huyum var, boşlar durur öyle çekmecede. yeni bi lens açtığımda da eskisini hemen atmam, yeni olanın teki kaybolur bişi olur onu kullanırım diye.neyse yeni lensi taktım okula gittim,geldim eve çıkardım.ertesi gün oldu yine çıkıcaz,lensi takmak için ayna karşısına geçtim ve 5 dakika kalakaldım. e bunların hangisi yeniydi? aynı lens kabı ve yanyana duruyo.ben dün ne yediğimi unutan bi insanım ne bilicem soldaki mi sağdaki mi? ya şundadır ya bunda yaptım taktım çıktım, bütün gün battı gözüme, eve geldim diğerini taktım o da battı. ben de batsın bu dünya dedim, delirdim ve ikisini de çöpe attım, rahatladım.
bacaklarıma, kıçıma başıma yağları sürmeye devam ediyorum. fayda ediyo mu bilmiyorum da sürdükten sonra dayak yemiş gibi oluyorum, kabak lifi kesemle önce bastıra bastıra masaj yapıyorum (başka biri onun onda biri bastırsa basbas bağırırım ama dayanıyoruz napalım, acıların çocuğu ipek ! ) sonra da o yağları sürüyorum. benim vucudum en ufak bıseye kızarır çok hassas, o kadar işkenceye üstümden tır geçmiş gibi oluyo, annem görse efenin beni boş vakitlerinde dövdüğünü ya da sapık olduğunu, sevişirken beni parçaladığını falan düşünebilir.
şaşkınlığım üstümde diyorum kimse inanmıyo, dün de naaptım? allahım utanıyorum kendimden. benim gökhan diye 2 arkadaşım var, ikisi de aynı anda askere gitti. birini çok severim, birine sinir olurum, dedikoducu mendeburun tekidir. bunlar iletilerine şafak 74, malatya, ne kola ne fanta sadece yedigün falan yazıyolar. e aynı anda gittiler şafakta aynı malum. adları da gökhan yazıyo, hani öyle süslü püslü gÖkhaaann yazmalar falan yok. ben salak karıştır bunları, 1 saat o mendeburla konuş, moral ver,efeyi çekiştir, eskişehirde dedikodusunu yapmadığın adam bırakma. o anladı, o domuz kesin anladı ama bilerek yaptı. ne fena yaa, ayy çok utanıyorum. efeye anlatmamıştım, burdan okusun bari. hayy çeneme sıçıyım ben yaa, bak gerildim !
efe bana japonyaya git ipek gelme bi daha dedi ya geçenlerde, demek baktı ki benim gideceğim yok, ben dırdır yaparken ipek bak yatağın altındaki kara delikte kaybolucam görüceksin dedi. çok güldüm önce sonra da üzüldüm yahu, adam deliklerde kaybolmak istiyo, durum vahim. geçen up in the air'i izlerken damat düğün günü ben vazgeçtim diyip içerde kitap okuyodu ya rahat rahat, bi an efenin geleceğini gördüm sanki :)
geçen gece rüyamda serkan altunorakla sevişicekmişiz. yani aslında tam da sevişicez sayılmaz çünkü daha öpüşmeden ben bok ettim herşeyi. ne salağım allahım. bu tam böyle romantik romantik eğildi öpsün diye, haaayıırrrrrr sen gaysin ben gazetede öyle okumuştum dedim. adam gayse bile o an gayliğini bi kenara koymuş, ne malımm allahım. öpüş, koklaş, taş gibi adam dimi ama. hep sorgula hep mantık ara, ayy salak ipek. ( efecim bi tanecik sevgilim anlatamadım kızarsın diye ama rüya napiim ? benim elimde olan bişi değil, olsa serkanı değil de george clooney'i görürdüm ^^ )
msn de bi arkadaşım iletisine masa da masaymış ha ! yazmış. bende aaaa masa mı aldınız hayırlı olsun dedim, ipekcim edip canseverin şiiri o dedi :) şiir kültürüm yok napiiimm, kim olsa öyle anlar bi kere, yazıyolar abuksubuk iletiler sonra biz burda komik duruma düşüyoruz. tööbe töööbeee.
efeye bi şarkı dinleticem sana şahane dedim, açtım güya dinliyo bu ama aklı başka yerde. sinir oldum bende, dedim ki bak efe seni bloga rezil ederim,efenin cinsel tercihleri değişti,o artık gay oldu adı da efe değil ece artık derim dedim. sonra da şok oldum, bi şarkı için bunu yapıyosam aldatsa falan neler yaparım acaba? kendimden korktum
13 Mayıs 2010 Perşembe
fransız efe, japon ipek
7 Mayıs 2010 Cuma
selülitlerim yok benim !!!!!!!
gibi kekler,revaniler,pastalar,börekler ve mangoda içine giremediği 36 beden elbise geçer. olsun der, türkiye de kaç kişi 36 beden ki.varsın 38 olalım 40 olalım. hem ne demiş atalarımız bir dirhem et bin ayıp örter. varsın örtsün ayıplarımızı. atar kendini bi kebapçıya, ne fındık lahmacunu kalır, ne tavuk şişi,ne salatası, ne çorbası ne künefesi. yer,yer,yer...oradan yuvarlana yuvarlana çıkar ve nefes alamaz haldeyken bi de gider mangodaki elbiseyi alır, insan hergün böyle yemiyo ki canıımmm, elbet bi gün girer içine diğğğ mi? girer girerrr :) Hepinizi öper, selülitsiz günler diler, gider.
5 Mayıs 2010 Çarşamba
bok blog
hem dalga geçiyosun hem bunları nerden biliyosun diyebilirsiniz. evet okuyorum akşama kadar. millet ne giymiş ne takmış takıştırmış bakıyorum, aslında benim dalga geçtiğim şeyde kıskançlık arayabilirsiniz. nasıl bi azimdir bu ya.takdir etmemek imkansız, sabahın bi körü ben ne giyeceğimi bulamıyorum kaldı ki giyinip süslenip fotograf çekip bi de onların markasını falan hatırlıcam. ohoooo. saçımı taramaya üşeniyorum ben ya, tepeden topluyorum kuş yuvası gibi oluyo. zaten o hallerimi koysam kimse bi daha blogu okumaz. efenin bi bildiği var demek, adam fotograf yasak ipeeekk diye boşuna çıldırmıyo.
dün bi film izledim, julie & julia... ne güzel filmdi o öyle. o an dedim ki benim bi yemek bloğum olmalı. portakal ağacından neyim eksik. (bakınız portakal ağacını bile biliyorum) Düşündüm de herşeyim eksik anasını satıyım... hatun fazla yetenekli bende yok,yığınla parası var sanırım bi seferde 2487654 çeşit yemek yapıyo o da bizde yok ( kaldı ki ben o yemekleri 1 ayda ancak yaparım), çok güzel tabakları bilmem nesi var, sunum şahane yani, bizde o da yok. öyle şahane esse'den yemek takımı kullanıcak halimiz de yok öğrenci evinde. güzel fotoğraf çekiyo, bi tek bunu becerebiliyorum sanırım. düşünce yapamadığım yemeğin fotografı olmıcağına göre yemek blogu da yok. izlediğim filmle birlikte ne hayaller kurmuştum,yemek blogum olsun, beni çok kişi okusun sonra keşfedileyim ne biliim emine beder ayşe tüter falan olayım ama nerdeeee...film bitti hayaller gitti.
kendimi pek vasıfsız hissettim be blog. ama olsun ben seni seviyorum, bi gün eminim beni de keşfeden biri çıkar, ayşe arman röportajını da yapar :) öpüldünüzz.
ipek
2 Mayıs 2010 Pazar
mecburen mecburenn
bundan 2 yıl önce bir kış günü annemler evde yokken, perdeleri kesmiş. kaloriferin hizasında :) boşuna mı o kadar para veriyomuşuz, perdenin arkasında kalıyomuş bütün sıcaklık. annem yetişmese şekil yapıcakmış alt tarafını :) deli kadın o_0