17 ağustos depreminde 2 aylık evli idim..Karadeniz' in bağrından kopup eş işi nedeniyle evlenince Kocaeli' ye yerleştikdi..
Deprem gecesi ve günü nasıl sıcak vardı,resmen sıcak bulutu tarafından kaplanmıştık.Gece 01:00 da yatmış ve aşırı sıcaktan 02:00 da uyanmıştım, su içtim üzerimi incelttim, yattım..Sonra, sonra o korkunç gürültüye uyandım, bazıları anlamamış deprem olduğunu ben hemen anladım, eşime sarıldım, eşim resmen donmuş, şoka girmişti, eşimin üzerine doğru kapanmıştım, tavan üzerimize çökse bu şekilde eşimi koruyabilir miydim acaba? Elbise dolabının kapakları nasıl da bir açılıp bir kapanıyordu. Pencerelerde aynı şekilde. Sağ çıkabileceğime dair en ufak bir his duymadım o an..Ölecektik..Şehadet getirdim, gayri ihtiyari sesli söylemişim, eşim de beni takip etti..
Sonra durdu o korkunç ses, o korkunç gürültü..Eşim öylece yatıyordu, sessiz. Dışarı çıkmalıyız dedim. Karanlıktayız. Ona tarif ediyorum, kibrit şurada, artık fener neredeyse, bir bir yakıyor kibritleri, ben devam ediyorum,çorabın şurada, kotun burada, falan fistan..Tepeden tırnağa bir güzel giyiniyoruz.Dışarı çıkıyoruz, millet de bize mel mel bakıyor, zira üzerlerinde ne varsa kendilerini dışarı atmışlar, ben ise çantamı dahi takmışım koluma..Tam tekmiliz velhasıl.Aşkolsun, kimse de kapımızı tıklatmamış inerken, haydi boşaltın binayı diye..Tekrarlansa aynı sarsıntı, giyinik öleceğiz anlaşılan..
Dışarıda kimi arabasının içinde, kimi birbirine sokulmuş vaziyette..Van depreminde dondu eminim millet gece dışarıda..Zira bizler gündüz ve gecenin onca sıcağına rağmen, bir komşunun getirdiği battaniyeye sarındık..
Karşı komşu annesini zorla uyandırmış, kadıncağız o inanılmaz gürültüleri hiç duymamış..Yani duyamayan da oluyor.Kocasını da tam pencereden atlarken, yakalamış, bizi almadan nereye diye? .Deprem sonrası elan aklımda değil ismi, köşe yazarının biri de yazmıştı, kendimi dışarı atmışım gayriihtiyari, ne eşe, ne çocuğa bakmadan, günlerce eşimin dilinden kurtulamadım deyu..
Ceptelefonları ile bir yere ulaşılmıyordu, allahtan çantamda telefon kartı vardı, sahi o kartlar halen var mı?Hemen aradım memleketi, yaşıyoruz, hayattayız, dertlerimizle başbaşayız diye..Sonra bize maşallah tam tekmil giyinmişsiniz diye espri babında gülenler de aradılar benim kartımla, yaaaaa:)
Komşunun da kız kardeşi gelmişti Almanya' dan, deprem esnasında bileğini artık nereye sürttüyse kanatmış, veryansın ediyordu, niye kimse yok, nerede bu devlet diye? Arasak Almanya' yı anında uçak yollar, bugün hemen geri döneceğim, durmam burada diyordu..
Günağardı sonra, eşim de yavaş yavaş kendine geldi..Millet birer ikişer evlere girip altın vs.lerini almaya başladı.Şimdi yerinde yeller esen düğün takılarımızı ben de alacağım dedim eşime..Saçmalama dedi bana, ya ev yıkılırsa bir sarsıntı daha olup..Dinlemedim, Yarabbi ne paragözmüşüm o yıllarda ben be:) Oysaki kendimi bildim bileli para nedir ki elimin kiri muamelesi çekerim..Dedim kocişe ben gidiyorum, koştu arkamdan ben de geliyorum madem beni dinlemiyorsun, öleceksek beraber öleceğiz dedi....Aşkı kesssss..
Sonra herkes evlerin yakınlarında durmayalım, sahile gidelim dedi..İndik sahile..Aman Yarabbi, insanlar masaları donatmışlar, hazır yemekler getirtmişler ki bir gör..Kimileri çay demlemişler..Eeee boğaz durmuyor, illa takviye gerek.Biz de eşimle dımdızlak ortada kaldık..Ben de sayın okur, deprem öncesi bir iştahsızım sorma, deprem bir oldu, benim iştah dört nala geri geldi, canım neler çekiyor neler..Meğerimse -bu hikayeyi sonra anlatacağım-, kasabın biri (doktor denmez değil mi böylesine) düşük yaptın demesine rağmen hamileymişim ben..
Müthiş bisküvi çekiyor canım, ondan öncede sadece cacık yiyebiliyordum, deprem sonrası cacığa epey pas vermedim..Eşim gitti ama, bakkallar çoktan boşalmış, ne bisküvisi..Karşımda çay içiyorlar canım, çay çekiyor, eşim bana şaşırıyor, kıtlıktan mı çıktın diye..Değil işte, bir sarsıldım, psikolojim mide tarafına kaydı..Sağolsunlar parkta bize yakın çimenlerde oturan bir teyze bize çay verdi, yeminle bir daha öyle lezzetli çay içmedim ben..
Bir süre sonra Tüpraş' ın patlama ihtimali var uzaklaşabildiğiniz kadar uzaklaşın dediler...Kocaeli' de bir eşim bir ben, nere gidelim..Bize çay veren teyzeler de hayli kalabalık bir aile, ben ağlamaya başladım, teyze dedi ki haydi siz de bizimle gelin, Adapazarı' nın bir köyüne gidiyoruz. Gittik, ne güzel bir aileydi onlar, kızlar, torunlar, gelinler..Köyde tanıdıkları ailenin bahçesine çadırlar kuruldu, orada 3 gün kaldık..Akşamları radyodan alıyorduk deprem haberlerini..
3. günün sonunda döndük Kocaeli' ye ..Evin orada üst komşu kilim atmış dışarı, orada yiyip içiyorlar, onlara katıldık, tam kahvaltı yaparken, kayınpederim geldi memleketten..O akşam kayınpederimle ben memlekete gittik, otogar ana baba günüydü, sağolsun bir bileti çift kişiye satmaktan geri kalmamıştı firmalar, tıklım tıklım bindik otobüse..
Oturduğumuz ev önce ağır hasarlı, sonra orta hasarlıya döndü..
Ben bir süre kaldım memlekette, hamilelik rutin kontrolü için gittiğim doktorda Kocaeli' de ilki kadar büyük olmayan bir deprem olduğu haberi geldi, tansiyonum çıktı, dr. hemen cep telini alıp eşime ulaştı da beni rahatlattı...
Şimdi diyeceğim o ki, şiddetli deprem yaşayan insanların psikololojileri farklı olabilir o sıralarda, adam ölümden dönmüş, yakınını kaybetmiş, hani çadırları talan ettiler ya gördük TV' de, hoş değil ama, çok da değil...Yeteri kadar yollarsan niye talan edilsin?
Sonra yardım yapıp da bunu duyuran firmaları eleştirenler var , gidin kardeşim işinize, yeter ki yardım yapılsın, arkasına önüne bakmayın..Sonra twitterdan sürekli çağrı yapıyoruz firmalara, ee bazı firmalar da bilgi amaçlı, yaptık diyor, ne var bunda, hiç yapmamasından çok evladır..
Gün yardım günüdür, Hz. İbrahim' in içine atıldığı ateşi söndürmek için su taşıyan karınca ne demiş=
HİÇ DEĞİLSE TARAFIM BELLİ OLUR...NOKTA.....