Şşşşşt sessiz ol, biraz daha dayan. Tamam hadi çıkabilirsin artık, gittiler. Kimse yok, bak ışıklarda kapandı, dur şurada bir fener olacaktı, tamam işte buldum. Açıyorum, neredeydi düğmesi, hah işte burada, açıldı. Hey ne kadar güzel gözlerin varmış senin, kirpiklerini nerede taktılar, baksana benimkini kısacık yapmışlar. Her zaman seninkine benzer kirpiklerim olsun isterdim, sarı saçlarında oldukça parlak ve canlı. Beni ilk aldıklarında seninkine benzer saçlarım vardı ama küçük kız benimle banyo yapmayı çok seviyor. Ben de onunla suda çok eğleniyorum. Hatta bana; güzel saçlar mı, küçük kızla banyo yapıp suyun içindeyken attığı kahkahalara eşlik etmek mi dersen kesinlikle seçimim küçük kızla banyo yapmak olurdu.
Hadiii konuşsana, insanlar odayı terk ettiklerinde hareket edebilir ve konuşabilirsin. Dene bak, yapabilirsin.
-Şey, şey
-Ne, hadi devam et. Yapabilirsin.
Hey, neden ağlıyorsun. Anlat bana.
-Ta-mam. Küçük kız beni raflarda gördüğünde çok heyecanlandı, annesiyle babasının cebinde ki son parayı beni almaları için harcattı. Yolda, arabada beni hep kucağında taşıdı. Yanağıma o minik dudaklarıyla defalarca öpücük kondurdu. Öyle sıcaktı ki ve elleri, elleri yumuşacıktı ama ama..
-Hadi ama ne oldu. Devam et, ağlama lütfen anlat.
-Eve geldiğimizde annesi beni diğer porselen bebeklerin yanına kaldırdı. Ona kırılabileceğimizi, saçlarımın ve elbiselerimin bozulacağını anlattı. Küçük kız ağladı ama annesi hiç yumuşamadı. Bunu çok pahalı olduğum için mi yaptılar, of anlayamıyorum.
Beni küçük kız istediği için zorla almışlardı. Ben onun arkadaşı olmak istiyorum. Seninki gibi tercihlerim olsun istiyorum. Onunla oynamayı, saçlarımın bozulmasına ve elbiselerimin yırtılmasına tercih etmek istiyorum.
Çok şanslısın, hem de çok!
-Emin misin!
-Evet, sen onun hayatındasın bense değilim ve hiçbir zaman da olamayacağım.
-Bir süreliğine öyleyim.
-Ne demek bir süreliğine?
-Gel sana bir şey göstermek istiyorum.
İki bebek el ele tutuşup, kapıyı açtılar. Karanlık koridor boyunca yürüdüler. Koridoru yarıladıklarında önlerine çıkan merdivenleri popolarının üzerinde zıplayarak indiler. Bir ara porselen bebek parmağını duvara çarptı "ah" dedi kısık bir iniltiyle ama içinde ki merak duygusu acısının önündeydi. Parmağına bakan Barbie bebek "olamaz, çatlamışsın" diye fısıldadı. Porselen bebek omuz silkti. Artık merdivenin en alt basamağındaydılar. Bir basamak daha indikten sonra Barbie bebek, porselen bebekten yardım istedi. "Kalk hadi, senin kolların daha güçlü" merdiven altında ki kapıyı gösterip "aç şu kapıyı" dedi.
Porselen bebek "ko-ko-kor-ku-yo-rum" diye kekeledi. "Neresi ki burası" dedi fısıltıyla. Barbie "açsana bak, göreceksin birazdan nasılsa." Porselen bebek terleyen avuç içlerini pembe çiçekli elbisesine silerek kuruladı, "peki" dedi. "Peki, göreceklerim beni daha mutlu yapacak mı, yoksa istemiyorum bu kapıyı açmayı" Barbie bir adım geriledi, "NEREDEN BİLEYİM1" diye bağırdı. "Ben nereden bileyim, içine giren ruh seni neye çevirdi. Siyah mısın beyaz mı, nasıl bilirim." Porselen bebek "peki, sen biliyor musun göreceklerimizi, bildiğin şeyler seni mutlu ediyor mu?" diye ekledi.
Bir kaç dakika düşündü Barbie, "hayır" derse porselen bebek o kapıyı asla açmazdı. "evet" derse doğruyu söylememiş olacaktı ve bir çırpıda " varlığından haberdar olduklarım beni daha bilge yapıyor" dedi. Porselen bebek bilgeliği düşündü. İyi bir şey olsa gerekti. Alımlı, havalı bir kelimeydi, içinde bilgi vardı kim istemezdi ki bilgeliği. Uzandı karanlıkta ahşap kara kapıya ve açtı kapıyı beyaz porselen parmaklarıyla. İçerisi bulundukları yerden daha karanlıktı, Barbie elindeki fenerin cılız ışığını merdiven altındaki dar odaya doğru uzattı ve pembe bir kutu oldu hemen gözlerine çarpan.
"Aaaa ne kadar güzel bir kutu" deyiverdi porselen bebek bir çırpıda. Barbie iç geçirip "hı-hı, hadi aç" dedi. Porselen bebek heyacanla oturdu kutunun başına, son kez baktı Barbi'ye ve yavaşça açtı pembe kutunun gıcırdayan kapağını. Gördükleri karşısında dehşete kapıldı. Barbie'ye çevirdi kafasını iki bebeğin gözlerinde ki hüzün çarpıştı ve hüzün yanaklarından birer damla yaş olup aktı.
Onlarca Barbie vardı kutunun içinde. Kiminin saçı kesilmiş kısacık, kiminin bacağı kopmuş, kiminin kolu. Kimi rengarenk boyanmış, hepsinin ortak tek yanı her birinin elbisesi çıkarılmış.
"Şimdi, seç bakalım hangisi olmak istersin?" dedi Barbie. Anlık hazlara ortak olan, günün birinde çöpe atılacak Barbie mi yoksa ilk günden değer görüp havalara kaldırılan, sonsuz olacak Porselen Bebek mi?"
pehito
kurgu, hikaye