29 Mart 2014

Aşkın Celladı



Elinizdeki bu kitapta, psikoterapist Irvin D. Yalomun yalnızlık, ölüm korkusu, yaşama amacını yitirme gibi, aslında hiçbirimizin tamamen kaçamayacağı temel insanlık kaygılarından rahatsız olan hastalarıyla yaptığı çalışmalardan seçtiği, on ilginç öykü bulacaksınız.

* Bu kitap başucumda duruyor, dilediğim zaman okuyorum. Çok güzel bir kitap, ilgilenenlere duyurulur.


Büyük Güne Hazırlanırken


Sevgili dostlarım merhaba, dilerim keyfiniz yerindedir. Benim de keyfim  yerinde.
Evvelki gün iş arkadaşım Fatmanur ile birlikte Kadir Bebe'ye gidip 23 Nisan için gösteri kıyafetleri baktık. Kızlar için çok güzel, krem rengi ve uzun elbise beğendik. Ben onu görür görmez çarpıldım doğrusu. İki takım gömlek ve etek baktık. Etek sayısı üçe çıktı. Erkeklere de kızların giysilerine göre keten pantolon, gömlek ve papyon seçtik.  İpad'imden ablama seçtiğimiz tüm giysileri viber programı ile gönderdim. Hepsini çok beğendiler. Ama İloş ve ablam elbiseye bayıldılar. Dün 23 Nisan ile ilgili olarak veli toplantısı yaptım.
Elbise oy çokluğuyla seçildi buna göre erkekler siyah pantolon, krem gömlek giyecekler ve siyah papyon takacaklar.
Sonra birkaç velim ve öğrencimle birlikte Kadir Bebe'ye ölçü almaya gidildi. Seçim hemen herkesin hoşuna gitti. Bilenler bilir Trakya'nın düğünü bol olur. Düğünlerde giyilebilecek bir elbise seçtik.
Bugün Aytülcüm, anneme gitti, Güldal kuzular da gittiler tabii. Ben ipad'imden Aytülcüm'e elbiseyi ileti olarak gönderdim. Annem de Aytülcüm de çok beğendiler. Elbise abiye ama sade abiye, üst kısmında pırıltılar var. 23 Nisan'a hazırlanıyoruz, telaşımız büyük. Benim çocuklar Rober Hatemo'nun "Senden Çok Var" şarkısında
ve Ayça'nın "Küçük Kız" şarkısında oynayacaklar. "Küçük Kız" çocukluğumuzun şarkısıydı.  Bana küçükken deselerdi ki "büyüyünce anaokulu öğretmeni olacaksın, öğrencilerini bu şarkıyla dansa hazırlayacaksın". İnanmazdım. Ben küçükken baş hemşire olmaya takmıştım. Ama 12 yaşımdan beri öğretmen  olmak istiyordum. Evet yarın büyük gün, seçim var, bakalım sonuç ne olacak? Yarın oy verir vermez İstanbul'a gideceğim. Malum ertesi günü doktor kontrolü var. Neyse ki Pazartesi günü okullar tatil.
İşte böyle. Benden şimdilik bu kadar! Yeniden görüşünceye dek dostça, sevgiyle kalın.



Cennet Gibi



Bazen yalnızca arkadaş olmak yetmez, âşık da olursun.

Honoria Smythe-Smith:

A) Berbat keman çalıyor
B) Çocukken ona takılan Böcek isminden dolayı hâlâ kırgın
C) Ağabeyinin en iyi arkadaşına KESİNLİKLE âşık değil
D) Hepsi

Marcus Holroyd:

A) Chatteris Kontu
B) Üzücü şekilde ayağını burkmaya eğilimli
C) En iyi arkadaşının kız kardeşine KESİNLİKLE âşık değil
D) Hepsi

İkisi beraber:
A) Bolca çikolatalı pasta yiyorlar
B) Korkunç bir hastalığı ve dünyanın en kötü müzik gösterisini atlatıyorlar
C) Çaresizce birbirlerine âşık oluyorlar
D) Hepsi

Bu bir JULIA QUINN kitabı, bu yüzden cevapları biliyorsunuz değil mi?
(Tanıtım Bülteninden)

27 Mart 2014

Kadere İnanır mısın?



New York Times çok satanlar yazarı Julie Garwood okurlarını bir kez daha nefes kesen sürükleyici bir aşk hikâyesinin derinlerine çekiyor...

Christina Bennett Londra sosyetesini kasıp kavurmaktaydı. Göz alıcı güzel, Lyonwood Markisi Lyon bir gece ona etkileyici ve duygusal bir öpücük verene kadar gizemli geçmişinin sırlarını herkesten saklayabilmişti.

Bir korsanın tutkusuna sahip kibirli bir soylu olan Lyon, sakin duruşunun altında için için yanan vahşi ateşin tadına baktığı an Christinaya sahip olacağına dair ant içti...

Fakat cesur ve cüretkâr Christina o kadar kolay fethedilmeyecekti. Kalbinin ve kaderinin efendisi olan Christina markinin baştan çıkarıcı okşamalarına karşı koymalı mıydı?

Aşkına teslim olmaya cesaret edemiyordu. Çünkü o zaman değerli sırrından ve çizilen kaderinden vazgeçmek zorunda kalacaktı...

"Olağanüstü... Konusu ve karakterleriyle eşsiz bir şekilde
kaleme alınmış bir hikâye."

-Johanna Lindsey-

"Büyüleyici bir aşk hikâyesi. Uzun zamandır
okuduğum en iyi kitaplardan biri."

-Judith McNaught-
(Tanıtım Bülteninden)





Hiç Ayrılmayalım



Christine Leenin o korkunç araba kazasında annesini kaybetmesinin üzerinden iki yıl geçti. Babası şimdi eski bir güzellik kraliçesi olan Candace ile nişanlı ve Christine bundan hiç de hoşnut değil. Üstelik davranışları okul hayatını da etkilemeye başladığı için rehberlik seanslarına katılmak zorunda.

Mucize Kızlar ise aralarındaki sorunlar yüzünden dağılmanın eşiğine gelmiş durumdalar. O güzel yaz günleri geride kaldı artık. Peki şimdi ne olacak?

Christinein öfkesi ve lisenin stresi Mucize Kızların birbirlerine en çok ihtiyaç duydukları zamanda dağılmalarına mı neden olacak? Yoksa hepsi elele verip Christinee annesinin ölüm acısını atlatması ve babasının yeni evliliğini kabullenmesi için yardım mı edecekler?

Zor bir yıl bekliyor Mucize Kızları.

Zor ve uzun bir yıl.

"Arkadaşlık ve inanç gibi önemli temaları olan güçlü hayat dersleri anlatılmış."
-Romantic Times-
(Tanıtım Bülteninden)



Gökyüzünün Uzak Ucu



Callie küçük bir kızken doğum gününde aldığı ve "sonsuza dek mutlu yaşadılar" adını verdiği sandalyesini gelecekte hep evinin bir köşesine koyma hayali kuruyordu. Ancak otuzuncu yaş gününü hâlâ birlikte yaşadığı huysuz büyükbabası ve tuhaf ailesiyle hiç hesapta olmayan bir şekilde kutlayan Callieye hayatının en kötü sürprizini çocukluk aşkı Mark yapmıştı. Kaybedilmiş bir aşk, vazgeçilmiş bir kariyer ve boşluk… Ta ki başını kaldırıp gökyüzüne bakıncaya dek. Gökyüzünü, kasabaya yeni taşınan Ianın gözlerinde görünceye dek. Bu gizemli adam Callienin yaralarını sarabilecek mi…

"Kristan Higgins öyle parlak bir yeteneğe sahip ki yürek burkan hikayelerde bile okuyucuları gülümsetmeyi başarıyor."
-Kirkus-

"Kristan Higgins sizi hayal kırıklığına uğratmayacak bir yazar."
-Romantic Times-
(Tanıtım Bülteninden)


24 Mart 2014

Kırık Kalpler Kürü




















Yanmış bir kutu yemek tarifi, sıkıntılı bir çocuğun bilgeliği, usta ellere muhtaç bir ev, sessiz dağı dinleyen bir anne ve sonsuzluk bilmecesini çözecek bir öpücük… Yeni bir umut arıyorsanız daha önce hiç bakmadığınız yerlere bakmalısınız.

"Yağmurlu bir günde koltuğa kıvrılıp okuyacağınız, bir fincan çayla size eşlik edecek harikulade bir kitap."

-Northside (Avustralya)-

İki yıl önce kaybettiği eşinin bıraktığı boşluğu hiçbir şeyle dolduramayan Heidi, yedi yaşındaki obsesif-kompulsif oğlu Abbot ve on yedi yaşında hayattan bıkmış yeğeni Charlotte ile Fransanın güneyinde bulunan küçük bir kasabaya, İkinci Dünya Savaşından bu yana kırık kalpleri onardığı bilinen aile yadigarı eve taşınır.

Orada Charlotte herkesi şok edecek bir sırrını paylaşır, ve Heidi küçük bir çocukken annesinin "kayıp yaz" dediği o dönemde neler olduğuyla ilgili çok önemli bir gizemi keşfeder. Ailenin bütün sırlarını biliyormuş gibi görünen komşuları ve bilmece gibi bir adam; elli yıl önce bırakılmış ve hiç açılmamış bir paketin ortaya çıkmasıyla, üç jenerasyonu karşı karşıya getirecektir. Heidi, Charlotte ve Abbot aşkın, yasın ve iyileşmenin denklemini çözmeye çalışırlar.

Bir kar küresi hayal et. İçinde de karlar altında kalmış bir ev. O evin içinde, yatağının kenarına oturmuş ve elinde bir kar küresi sallamakta olan bir kadın. Ve o kar küresinin içinde de karlar altında kalmış bir ev ve o evin içinde de bir kadın. Bu seferki de mutfakta durmuş, bir kar küresi sallıyor ve o kürenin içinde de...

"Her güzel aşk hikayesinin içine gizlenmiş başka bir aşk hikayesi daha vardır."
(Tanıtım Bülteninden)

23 Mart 2014

Hafta Sonu Keyfi



Sevgili dostlarım merhaba! Bu hafta sonum annemsiz geçti. Geçen gece geç yattım, dün geç kalktım, tembellik ettim. Bugün YGS vardı, ben, evimin karşısında bulunan Endüstri Meslek Lisesi'nde gözetmenlik yaptım. Öğleyin sınav bitince gazete aldım, alışveriş ettim, eve döndüm, banyo yaptım (cici kız oldum), çayımı içtim. Bacaklarımı uzatıp gazete keyfi yaptım. "Kim Milyoner Olmak İster" yarışması oynadım. Kedişimle oyun oynadık.  Bir hafta sonu da böyle geçti işte. Önümüzdeki hafta seçimde oy kullanır kullanmaz İstanbul'a  gideceğim, ertesi gün tatil zaten, doktor kontrolüm var. Sonra da annemle buraya döneceğiz.
Yeniden görüşünceye dek sevgiyle, sağlıkla kalın, dostça kalın!



Yol



Lillian, ailesini Turovdaki katliamda kaybettikten sonra üstünde ölü bir kızın paltosu, elinde ölü bir adamın çantasıyla Amerikaya gelir. Yaşadığı trajediye rağmen hayatına yeni bir şekil vermek için çabalarken öldüğünü sandığı kızının hayatta olduğunu öğrenir ve onu bulmak için akıl almaz bir yolculuğa çıkar. Seattle, Alaska, Sibirya...

Acı bir masal tadındaki yolculuğunun her bir durağında yeni hayatlar karşılar onu. Lillian o hayatları da yaşar. Bir ömre kaç hayat sığarsa o kadarını yaşar işte... Ve bazı masallar sona ulaşmadan biter…

Amy Bloom, en güzel kitaplarından biri olan Yolda bir kez daha görüldüğü üzere fazlaca yüce gönüllü bir kalbe ve parlak bir hayal gücüne sahip
-Hartford Courant-

Eşsiz bir çalışma ve eşsiz çalışmalara nadiren rastlanıyor... Ustaca yazıya dökülmüş bir hikâye, canlı karakterler, hoş detaylar.
-Los Angeles Times Book World-

Bloom, çapraz yönlerden esen duygusal ve fiziksel rüzgârlara tutulmuş insanları sıradışı bir özenle yazıyor. Tatmin edemedikleri arzular, kurtulamadıkları hastalıklar ve bu dünyanın sınırlarını her zaman aşan bir aşk... Romanın bütünü alev alev yanan bir ateş gibi. Gözü kara ve sürükleyici, kesinlikle hipnotize olacaksınız.
-Washington Post Book World-
(Tanıtım Bülteninden)


20 Mart 2014

Taptaze Kitaplarım


Yeniden merhaba sevgili dostlarım. Farklı zaman dilimlerinde ama kısa bir sürede  bir sürü kitabım oldu. Bana sıraya koyup okumak düşüyor. Taptaze kitaplarımdan "Pamuk İpliğinden Hayaller" ile başladım okuma serüvenime. Araya Aytül ablamın aldığı kitaplar da giriyor zaman zaman. Ben blogta "Boş Yere Süslenme" kitabının tanıtımını yapmıştım, bir süre okudum. Ama ablamın dediği kadar eğlenceli değildi, laf olsun diye okuduğumu fark edince bıraktım. İnsana pek bir şey veren bir kitap değil. Yüzeysel.  Kısacası ben beğenmedim. Ama "Pamuk İpliğinden Hayaller" okumaya başlar başlamaz insanı kendine çekiyor.
Onu da evvelki gün Uzunköprü Onur Market'te görmüştüm. Ertesi günü çok sevdiğim iş arkadaşım  Fatmanur'dan almasını rica ettim. Beni kırmadı, aldı. Benim en sevdiğim şey kitap alır almaz iç sayfasına adımı ve tarihi not düşmek.
 Ben şu anda bu yazıyı sizlerle paylaşabilmek için bilgisayarla cebelleşiyorum. 
Önceleri ne güzel her işimi firefox'ta halledebiliyordum. Şimdi blogum açılır açılmaz hata veriyor, arama sayfası devreye giriyor. Son günlerde  yazıyı chrome'da yazıyorum, resimleri explorer'de yükleyebiliyorum. Parti parti iş hallediyorum anlayacağınız, sayfaların takıldığını da  düşünürsek Allah bana sabır ve kolaylık versin! Benden şimdilik bu kadar dostlarım, sevgiyle, sağlıkla hoşçakalın!





Aşkın Öteki Yüzü



XIX. yüzyılın sonu, New York...

Toplumsal sınıfları, ahlak anlayışı ve katı kurallarıyla oldukça muhafazakar bir kent.
Newland Archer, pek çok aristokrat gibi hukuk eğitimi almış, güzel sanatlara, felsefeye düşkün genç bir avukattır. Ailesi Archerin May Weiland ile evlenmesini uygun bulur.

Heyecanlı nişanlılık dönemi bir süre sonra yerini mutsuz bir evliliğe bırakır.

Mayin Avrupada yaşayan kuzeni Madam Olenskanın zengin kocasını terk edip New Yorka gelmesiyle hayatlarında yeni bir dönem başlar. Madam Olenska, bu çevrenin alışkın olmadığı kadar özgür, cesur, hayal gücü zengin bir kadındır. Mayin muhafazakar, geleneklere bağlı ve sıkıcı haline karşın Madam Olenska sıradışı tavırlarıyla Archeri büyüler. Aşkının karşılıksız olmadığını anlayan Archer ilerleyen zamanlarda aşkla vicdanı, muhafazakarlıkla arzuyu, özgürlükle itaati ayırt edemeyecek kadar büyük bir girdabın içine girer.

XX. yüzyıla gelindiğinde ise ne New York eskisi gibidir, ne de insanları...

19 Mart 2014

Çok Hafif Bir Karnıyarık


Sevgili dostlarım merhaba! Yine uzunca bir süredir tarif yayımlamıyorum. Annem, geçen hafta Birgül abla gelecek diye karnıyarık hazırlamıştı. Ben de kendisini tarifi vermesi için yeni ikna edebildim.
Gecikmeden tarifi veriyorum.
Malzemeler:
1 kg orta boy patlıcan
1,2 kg kıyma
1 demet maydanoz
4-5 diş sarımsak
1/2 tatlı kaşığı tuz
1/2 tatlı kaşığı karabiber
3 orta boy soğan
1 çorba kaşığı salça
1 domates
patlıcanların sayısı kadar sivri biber

Yapılışı: Patlıcanlar alacalı soyulur, 1 saat kadar tuzlu suda bekletilir. Sudan çıkartılarak kağıt havluyla kurulanır.
1 kaseye 1/2 çay bardağı sıvı yağ konur. Yumurta fırçasıyla patlıcanların her yerine yağ sürülür. Yağlı kağıt konmuş fırın tepsisine patlıcanlar dizilir, orta ısılı fırında yaklaşık 45 dk. kızarması sağlanır.
Diğer yandan bir tencerede soğanlar kavrulur.  Sarımsak ve kıyma eklenir, kavrulur, baharat, tuz, salça eklenir. Altı kapatılınca ince kıyılmış maydanoz eklenir. Patlıcanların içi doldurulur, patlıcanlar borcama yerleştirilir. Patlıcanların üzerine birer biber, birer dilim domates konur. 1 su bard. su eklenir. Orta ısılı fırında 40-45 dk. pişirilir.
Yeniden görüşünceye dek dostça kalın!






17 Mart 2014

Hepimiz İyi Olalım


Merhaba sevgili dostlarım, nasılsınız, dilerim iyisinizdir. Ben de annemle, Misi'mle birlikte çok iyiyim.  Neler yapıyorum, güzel, dinlendirici bir hafta sonu geçirdim. Okula gittim. Yarından itibaren 23 Nisan gösterisi için çocukları hazırlamaya başlayacağım. Dilerim  gösterimiz çok beğenilir.
Ben, en kısa zamanda burada sevdiğimiz bir yemek tarifi vereceğim, hafif, lezzetli bir o kadar da pratik. Fotoğrafları hazır, annem vermeye gönüllü olduğu zaman da tarifi paylaşacağım.
Benden şimdilik bu kadar, sevgiyle, dostça, sağlıkla kalın!

15 Mart 2014

Her Şeyin Gizemi



Köklerini arayan bir kadının aşk, yemek ve duygu dolu hikâyesi…Yalnız ve özgür ruhlu biri misiniz? Kendinizi kaybolmuş mu hissediyorsunuz?Macerayı sevseniz de gerçekte bağlanmaya hazır mısınız?Ya aşk? Yoksa ondan uzun zaman önce vaz mı geçtiniz? Tıpkı Tessa gibi...Tessa 37 yaşında güzel ve maceracı bir tur rehberidir. Dünyayı dolaşmış olmasına rağmen kendi içine yaptığı yolculukta henüz bir yere varamamıştır.Ta ki bir gün hafızasının derinlerinden çıkagelen kötü bir çocukluk anısı onu New MexicoDağlarının eteğine sürükleyene dek… Yanık tenli insanlar ve başıboş köpeklerle dolu bu mistik kasabanın bir de dünyaca meşhur bir kafesi vardır: 100 Kahvaltı Kafe.

Kafede hayatı mücadeleyle geçmiş güçlü kadınlar birbirinden zengin kahvaltı çeşitleri hazırlamaktadırlar. Her sabah uğradığı bu ilham verici kafe, Tessanın geçmişindeki yaraları yeniden kanatsa da, sadece gerçek benliğiyle ilgili soruların değil, aynı zamanda özlemini çektiği bir aşkın da anahtarını sunar… Hayat bir hazinedir ve anahtarı bazen çok yakınımızdadır...


(Tanıtım Bülteninden)

Kocan Kadar Konuş



"Türkiyede kadınların DNAlarına kodlanmış olan evlenme saplantısı, ne yazık ki bizim ailede daha yoğun. Millete ailesinden genetik miras olarak mavi göz kalır, bize bu evlenme saplantısı kalmış. Sinek kadar eri olanın dağ kadar feri olurmuş atasözü, anneannem Peykerin lafıdır. Yani o sözü söyleyen ata, bizzat benim anneannem.

Sözün özü, kocan varsa varsın, yoksa da geçmiş olsun. Hele ki bir de 30una gelip de bekâr kaldıysan bu dünyada yatacak yerin yok!"

Evli misin?
Ya nişanlı?
Sevgilin var mı?
O da mı yok!
Yaş kaç?
Hmm. Anlaşıldı.

Sen en iyisi bu kitabı bir oku. Yalnız değilsin Türk kızı! Senden çok var -ay bunu da yanlış anlayıp trip atarsın sen şimdi. Yok, öyle demek istemedik. Ailen, çevren, eşin-dostun-arkadaşınkankan, hepsi evlilik lafı ediyor değil mi? Ama zor iş.

Koca bulmak ÇOK zor iş arkadaş…
(Tanıtım Bülteninden)

Mutlu Sonlar Bahçesi



Hiçbir kış sonsuza dek sürmez; hiçbir bahar sırasını savmaz… Dünyanın tüm renkleri solup kayboldu, gözlerin olmayınca. Kahkahanın eşlik etmediği bir müziğe katlanamıyorum. Kokunu taşımayan havayı zar zor soluyabiliyorum. Parlak gün ışığını yalanlayan sert rüzgârlar esiyor şimdi bahçemde… Neredesin? Yaşadığı trajedinin ardından Elsa Montgomery bir inanç krizine girer. Doğduğu kasabaya geri dönen Elsa, bir aşevinde gönüllü olarak çalışmaya başlar. Muhtaç insanlar için yemekler hazırlarken yüreği anlam arayışını sürdürür. Elsa'nın mütevazılığına tezat oluşturan kız kardeşi Tamsin ise kocası yüzünden sahip olduğu her şeyi kaybeder; umudu dışında… Hayata tutunmaya çalışan iki kız kardeşle birlikte, arkadaşlığın ve dayanışmanın kol gezdiği, umutların filizlendiği yemyeşil bir bahçede dolaşmaya; aşkı yeniden tatmaya; bereketli toprağın, gün ışığının yenileyici gücüyle tanışmaya hazır olun… Barbara O'Neil, en önemli malzemeleri umut, aşk ve inanç olan mutlu sonlar tarifiyle hem damağınıza hem de yüreğinize hitap edecek, içinizi ısıtacak.

"Bu kitap sizi gülümsetecek, ağlatacak, eski bir aşkın ya da sadece fırından yeni çıkmış taptaze bir parça ekmeğin hasretini çektirecek. Lezzet dolu her bir lokmasını sevdim."
-Jennie Shortridge, When She Flew kitabının yazarı

"Sürükleyici… O'Neal'ın kararlı kadınlar, sevgiyle kurgulanmış karakterler ve gerçek duygularla yüklü romanı standart kadın romanlarından bir gömlek üstün!
-Publishers Weekly
(Tanıtım Bülteninden)

Geçmişten Gelen Mutluluk


















Sosyetenin yakın markajındaki Philippa için inanılması güç olan şeylerin başında aşk gelmektedir. Hayatını, yaşıtları gibi mutlu bir evlilik kurma yolunda harcamaya niyeti yoktur. Onun için en önemli şey bilimdir. Soğuk bir laboratuvarı, sıcak bir eve tercih eder. Öte yandan üzerindeki evlilik baskısından da kurtulmalıdır. Kendisi için uygun görülen eş adayıyla evlenecek ve üzerine düşen görevleri yerine getirdikten sonra, kalan vaktini, kendini bilimsel anlamda geliştirmeye adayacaktır. Yapması gereken tek şey, evlendiğinde yerine getirmek zorunda kalacağı görevleri ona anlatacak birini bulmaktır. Bunun için de, çalabileceği en yanlış kapıyı çalar ve Londranın önemli kumarhanelerinden birinin ortağı olan Crossdan yardım ister. Crossun ise Philippayla ilgili bambaşka planları vardır.

"Sarah MacLean, zekice kurgulanmış romanları ve orijinal karakterleriyle sizi heyecanlandıracak. İyi bir kitap okumayı hak ettiğinizi düşünüyorsanız, bu kitabı kaçırmayın."

-Linda Howard-
(Tanıtım Bülteninden)

14 Mart 2014

Beyaz Gardenya



"Anya, sen beyaz bir gardenyasın. Çok güzel ve saf..."
Büyüleyici bir öykü...

Rus devriminin ardından Beyaz Rus aileleri için bir sığınak yeri haline gelen Çinin Harbin Bölgesi...

Eşini kaybettikten sonra kızı ile birlikte kendi küçük dünyasını kuran Alina...

Ve annesinin vermek zorunda kaldığı bir karar sonucu hayatı tamamen değişecek olan Anya...

İkinci Dünya Savaşı sonlarında patlak veren Japonya-Çin Savaşının ortasında kalan anne-kız için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır... Birçok karakterin eşliğinde, Şanghaydan Rusyaya, Pasifik Okyanusu ortasındaki ıssız bir adadan Avustralyaya uzanan, zengin olay ve tarih örgüsüyle ilgi uyandıran bu kitap; aşk, özlem ve bağışlamak üzerine kurulu bir masal gibi...

Beyaz Gardenya, yeni bir efsanenin doğuşunu müjdeliyor!

"Tek kelimeyle büyüleyici!"
-Daily Telegraph-

"Tutkulu ve çok etkileyici bir aile hikâyesi..."
-Australian Womens Weekly-

"Kesinlikle elinizden bırakamayacaksınız!"
-NW-

"Belinda Alexandra, anneler ve kızları arasında ömür boyu varlığını koruyan o bağı, öylesine güçlü anlatmış ki..."
-Paullina Simons-


Pasaklı Tanrıça




Tahmin edilemez, unutulmaz ve son derece sevimli bir roman kahramanı olarak Samantha Sweeting, Pasaklı Tanrıça kodlu ilk macerasında tüm romantizmi ve komedisiyle sizlerle buluşmaya hazır.

Samantha, Londrada çalışan bir üst düzey avukat. Günün her saati iş başında, ev hayatı yok, tek düşündüğü şirkete ortak olabilmek. Üzerindeki baskı ve adrenalin onu fena halde coşturuyor. Ta ki bir gün, ...bir hata yapana kadar. Öyle büyük bir hata ki bu, kariyeri mahvolabilir.

Tamamen aklını kaçırıp Londradaki ofisinden çıkıyor, bir trene binip hiç bilmediği bir yere gidiyor. Yol sormak için büyük, güzel bir evin kapısını çalınca iş görüşmesine geldiği zannediliyor ve o evde hizmetli olarak çalışması teklif ediliyor. Tabii ki bu evli çift ev işlerini halletmesi için bir avukatı işe aldığından habersiz. Fakat düşünün ki Samantha fırının nasıl çalıştırılacağını bile bilmiyor. Felaketler birbirini kovalıyor. Samantha çamaşır makinesiyle, ütü masasıyla , deterjanlarla müthiş bir savaş verirken; büyük şeflere özel yemekler pişirmeye kalkışırken tam bir kaos yaşanıyor.
İyi de acaba işverenleri evdeki hizmetlinin başarılı bir avukat olduğunu öğrenebilecek mi? Eski hayatı Samanthanın yakasını bırakacak mı? Bırakmasa bile, Samantha geri dönmek isteyecek mi?

Göreceğiz!

"Adım Samantha. Yirmi dokuz yaşındayım. Hayatımda hiç yemek pişirmedim. Yer silmedim. Toz almadım. Düğme falan da dikemem. Yapmayı bildiğim tek şey kontratları yeniden düzenlemek ve müvekkilimi milyonlarca pound kâr ettirmek."
PASAKLI TANRIÇA, hayatı biraz daha ağırdan alması gereken genç bir kızın hikâyesi. Ki bu kızın artık kendini bulması, en önemlisi aşkı bulması gerekiyor. Ve elbette ki sözü edilen bu kızın, bir kenarda öylece durmasına alışkın olduğu ütü masasının ne işe yaradığını da artık uygulamalı olarak öğrenmesi gerekiyor.
(Tanıtım Bülteninden)


Sensiz Ölümdür Aşk



İki insan, iki ülke, kesişen iki hayat ve bir müthiş aşk...

Kime sorsak aşkı farklı anlatmaz mı?

50 insan, Stefano ve İzmirin hikayelerini anlatmak için birleşti. Onların aşkı mesafeleri aştı, 50 yazar onların hikayesini yazdı.

50 yazar:
Alper Akdeniz, Alper Baran Esin, Altuğ Selçuk, Aylin Onart, Aynur Kuran, Babacan Pesenkurdu, Bahadır Yüksekşan, Banu Şen, Berna Ergin, Birgen Engin, Burcu Tuna, Didem Baydar, Dilara Çağlayan, Duygu Erşen, Ece Tüzün, Ece Türkmut, Eda Lortlar, Eda Ongün Balık, Elvan Karanfil, Emre Akdemir, Engin İnce, Erdem Erdoğan, Erhan Gölbey, Esin Sayın, Filiz Kahraman, Fulya Demirören, Gökhan Kökuşoğlu, Gökmen Küçüktaşdemir, Güneş Saraçoğlu, Hakan Asılkefeli, Hakan Urgancı, Halil Fincan, Hatice Çelenk, Jülal Malhatun Zalma, Kezban Şahin Taysun, Leyla Bal, Manolya Özek, Mehmet Erduğan, Melike Çerçioğlu, Namık Kuyumcu, Necmettin Tetik, Olcay Meşe, Oya Pardak, Öznur Usanmaz, Selin Tabak, Senem Yazıcı, Şeyda Şentürk, Yeliz Pesenkurdu, Yeşim Kırlı, Zeki Hozer, Sinem Keskin.
Elinizde tuttuğunuz bu kitabın satışından elde edilen tüm gelir Ulusal Down Sendromu Derneğine bağışlanmaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)

12 Mart 2014

Ayrılık



New Yorkta bir Broadway müzikalinin yeniden çevrimi için seçmelere katılma hakkı kazanan Bailey eline bir kez geçecek bu fırsatı değerlendirmeye kararlıdır. Fakat gerçekten de ailesini ve arkadaşlarını bırakarak şehirde tek başına yaşayabilecek mi? Peki ya Cody ne olacak? Ortadan kayboluşu Baileyyi gelecekleri için kaygılandırıyordu, aralarındaki aşk devam edebilecek miydi? Cody ise Cezaevindeki annesine daha yakın olabilmek için Indianapolisin dışında küçük bir yerde antrenörlüğe başlamıştır. Yeni arkadaşlar, aralarına giren mesafe ve ortaya çıkan durumlar Bailey Flanigan ile olan ilişkisinde çatlaklara neden olmuştur.
Sevgi, yalnızlık, büyük fırsatlar ve hatta daha büyük kararlar bu hikâyenin önemli noktalarını oluşturuyor.
(Tanıtım Bülteninden)




Evine Hoşgeldin



Sahip olduğu her şeyi talihsiz bir kaza sonucu kaybeden Gabe Callahan, sakin dağ kasabası Angels Restin ıssız bir dağ evinde tek başına yaşamaya başlar. Kendini yaşamdan soyutlamıştır. Yalnız ve beklentisiz sürdürdüğü yaşamı, kasabada yaşayan Nicole Sullivan ile karşılaşması sonrasında karışır. Gabein yorgun ve umutsuz hali Nicolee tanıdık gelir. Çünkü kendisi de yıllar önce yaşadığı büyük bir yıkımın ardından aynı şeyleri hissetmiş ve her şeyden uzaklaşmak için Angels Reste yerleşmiştir.
Tanışmalarının ardından yaşadıkları tesadüfler sonucu birlikte geçirdikleri bir gece, onlara hayatlarının belki de en büyük sürprizini hazırlamıştır. Ya aynı yerden ikinci kez kırılacak ya da ayağa kalkacaklardır.

"İkinci bir şansın ve sevginin nasıl da önemli olduğunu derinden hissetmenizi sağlayacak müthiş bir hikâye. Sakın kaçırmayın!"
Susan Wiggs

"Emily Marchın romanları, kalbinize de ruhunuza da iyi gelir."
Lisa Kleypas

(Tanıtım Bülteninden)

10 Mart 2014

Bir Aşk Çarpıntısı




Hayata yön veren büyülü anlar vardır…
Gansett Adasında tek çocuğuyla yaşayan ve çevresi tarafından çirkin iftiralara maruz kalan dul bir kadının hayatı, bir trafik kazasıyla tamamen değişir. Bisikletiyle işine gitmek üzereyken bir arabanın kendisine çarpmasıyla çalışamayacak hale gelen Maddie, tahmin bile edemeyeceği gelişmelerle karşılaşır. Varlıklı ve tanınmış bir ailenin en büyük oğlu Mac, bir hapishane olarak gördüğü ve üniversite bahanesiyle ayrıldığı adaya ailevi bir meseleden dolayı geçici süreliğine dönüş yapar. Doğup büyüdüğü yere adımını attıktan dakikalar sonra yaşadığı bir olay, genç adamın adaya dair düşüncelerini tamamen değiştirir. Gansett Adası, farklı hayatlara sahip iki insana kimi zaman yürekleri burkan kimi zaman yüzleri gülümseten bir oyun hazırlığındadır…
"İnsana iyi gelen hikâyesi, merak uyandıran karakterleri ve duygusal dokunuşlarıyla doyumsuz bir okuma sunan Bir Aşk Çarpıntısı, okuru yazarın sonraki kitapları için heyecanlandırıyor."
Joyfully Reviewed
"Bir Aşk Çarpıntısı, insana ilham veren büyüleyici bir roman. Marie Force, yarattığı karakterleri ve hayranlık uyandıran kurgusuyla okurla arasında güçlü bir bağ kurmayı başarıyor."
Booklist Online
"Marie Force, Bir Aşk Çarpıntısı ile sizleri aşkın karşı konulmaz gücüne bir kez daha inandırıyor."
Carly Phillips
(Tanıtım Bülteninden)

Meleklerim ve Dileklerim


Merhaba sevgili dostlarım nasılsınız? Dilerim iyisinizdir, keyfiniz, sağlığınız yerindedir. Ben de iyiyim, annem yanımda, Misi'm yanımda! Ben neler mi yapıyorum? Cumartesi günü ablam bana meleklerini gönderdi. Ben, meleklerimi aldım. Yanıma bir melek resmi aldım, bir kağıda dileklerimi yazdım. Yeşil elmayı yanlarına iliştirdim. Her akşam onları beyaz masa örtüsü olan masama koyuyorum. Ve yine masaya koyduğum  iki mumu iki saat süreyle yakıyorum. Sonra ne mi olacak? Perşembe sabahı elmamı yiyeceğim, dileklerimin yazılı olduğu kağıdı lavaboda yakacağım. Sonra da meleklerimi isteyen dostlarıma telefonla arayarak  göndereceğim! Dileklerimizin gerçekleşmesi dileğiyle!
 Hafta sonu okul için planlarımı hazırlıyorum, hafta içi sabahtan öğleye dek okuldayım, çocuklarla uğraşıyorum.
 Önümüzdeki hafta annemle İstanbul'a gideceğiz. Benim doktor kontrolüm var, annem 10 gün kadar İstanbul'da kalacak, seçimden sonraki gün Uzunköprü'ye gelecek.
Benden şimdilik bu kadar, yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın! 





6 Mart 2014

Müsait Olunca Beni Sever misin Anne?




İçeri  girer girmez neşeyle bağırdı: "-Anne, biliyor musun bugün okulda ne oldu?"
"-Görmüyor musun? Telefonda konuşuyorum."
Herkesin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Her şey erteleniyordu, telefon ve araba söz konusu olduğunda...
Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitseydi? Annesi kapattı telefonu.
Mutfaktan tencere sesleri geliyordu, koşarak yanına gitti: "-sana yardım edeyim mi dedi en sevimli halini
takınarak. Annesi manalı manalı baktı: "- Hayırdır, bir yaramazlık mı var? Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten." Yorgunluk nasıl bir şeydi? Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır: "-nasıl yorulmuş yavrucak, uykunun gül kokulu kolları sarsın seni" diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.
Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer neden annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu?
"-Anneciğim, yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın, anneannem öyle söylüyor."
"-Uykuya dalayım da gül kokuları eksik kalsın, yorgunluktan ölüyorum."
Bu sözcükten nefret ediyordu "yorgunum, yorgun olduğumdan, böyle yorgunken..."
"-Anneciğim sen yorulma diye..."
"-Yemekte konuşuruz çocuğum, bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Haydi sen oyna biraz."
Hani siz yoruluyorsunuz ya...Eee... Ben de oynamaktan yoruluyorum. Ne yapayım bilmem.
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç  bilmiyorlardı. Işıklar söndü birden.
Annesi öfkeyle söylenmeye başladı. "-Mum da yok" diye diye karıştırdı dolapları el yordamıyla.
Çocuk sırt üstü yatıp anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını.
Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki elini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı. "- Bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla, kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı. Sonra ışıklar geldi. Kadın, çocuğun hiç konuşmadığını fark etti. Birden kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı. Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini. Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu. Çocuk sanki bir ipucu bekliyormuşçasına aralanan gözleriyle mırıldandı: "-İşin bitince beni sever misin anne" dedi.
Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı.

*Lütfen sevgimizi yarınlara ertelemeyelim.
*Kendimizi hayat  telaşına kaptırıp sevdiklerimizi ihmal etmeyelim.
*Unutmayalım ki yaşamın en güzel yanı sevgidir.
*Unutmayalım ki yarın kimseye vaat edilmemiştir.














5 Mart 2014

Kurt Seyit ve Şura


Sevgili dostlarım merhaba! Dün "Kurt Seyit ve Şura" dizisi dün akşam Star Tv'de başladı. Sonuna dek seyretmedim ama bundan sonraki bölümleri kesinlikle izleyeceğim. 2011 yazında" Kurt Seyit ve Şura" kitabını Ayvalık'ta Hande abladan alıp okumuştum, çok beğenmiştim, çok sürükleyici ve etkileyiciydi. Şimdi de "Dedem Kurt Seyit ve Ben" çıkmış, sabah iletilerime göz attığımda D&R'ın mesajında gördüm. Nermin Bezmen yine döktürmüş, özetine baktım oradan anladım. Geçen hafta Cuma günü İnkılap Kitabevi'nde dikkatimi çekseydi alırdım. Neyse en kısa zamanda alırım ve okurum. Ama siz dostlarıma  şimdiden alıp okumanızı öneririm.
Yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın!

Dedem Kurt Seyit ve Ben



Canım dedem Kurt Seyit,

Seninle hiç rastlaşmadık!

Ben doğmadan çok önce, sen buralardan göçüp gitmiştin, hayatımın kahramanı olacağını bilmeden, kendi ölümünü kendin seçip isteyerek, geride derin yaralar açıp terk etmiştin her şeyi ve herkesi... Çocukluğumdan beri annemden ve anneannemden dinlediğim bütün masalların kahramanları arasında benim en hayran olduğum sadece sendin. Senin harika bir öykü kahramanı olacağını düşünürdüm, hakkında anlatılan onca şeyi dinlerken... Küçük, camekânlı büfenin üzerinde, çerçeve içinde duran sepya fotoğrafın, başkalarından dinlediklerimin çok ötesinde uzun öyküler anlatırdı bana sessizce.

İskemleyi büfenin önüne çeker, dirseklerimi dayayıp uzun uzun seyrederdim; çarlık üniforman, çizmelerin, kılıcınla çektirdiğin o fotoğrafı. Seni, daha üç yaşındayken ve inan bana o yaşında hiçbir çocuğun dedesini sevemeyeceği kadar çok seviyordum, sadece bana fısıldadıklarından dolayı. Sen benim için, artık ulaşamayacağım, kaybolmuş bir zamanın, sınırları değişmiş, o gün için hiç gidemeyeceğim bir ülkenin, kitabı hiçbir zaman yazılmamış isimsiz bir kahramanıydın. Hem uzak bir masal zamanda kalmış, hem de kendime çok yakın hissettiğim, hüzün veren bir kayıptın...

Erkeklerin kadınlarını baş tâcı ettikleri, kadınların erkeklerinin sevgi dolu yoldaşları oldukları bir aile geçmişimin masalsı kahramanı dedem Kurt Seyitle beraber yaşadığım ruhsal yolculuğun hikâyesi… Benim Matruşka zamanlarım…
(Tanıtım Bülteninden)

2 Mart 2014

Evin Hanımı


Ansızın gerçekleşen bir kaza ve ölen bir baba… Koca çiftlikle nasıl baş edeceklerini bilemeyen çocuklar… Satılık bir çiftlik… Küçük bir kasabada birbirine düşman iki ailenin nesiller süren mücadelesi… Kilise pederine rağmen yapılabilen bir okul… Evin Hanımı, Alice Taylorın sizi çepeçevre saracak, elinizden düşüremeyeceğiniz ilk romanı.


"O lanet olası yataktan çıkmak zorunda. Nora her sabah okula yorgun bir şekilde gidiyor; bugün uyuyakaldı ve o adi Bayan Buckley onu müdürün odasına gönderdi. Sen de bütün işlere tek başına yetişmeye çalışmaktan bitap düştün. Ben bu lanet olası yastan bıktım artık."
-Evin Hanımı-



-Evin Hanımı, haftalarca İrlandanın en çok satanlar listesinde en başta kaldı.
-The OBrien Pres-


-Güzel bir hafta sonu geçirmek için mükemmel bir kitap.
-The OBrien Press-


-Alice Taylor, son romanıyla yine kendini aşmış. Evin Hanımı merakınızı her zaman üst düzeyde tutacak ve bu merakı dizginlemekte zorlanacaksınız. Başladığınızda kendinizi okumaktan alamayacaksınız.
-Monica K. Van Ness-


-Her yaşa uygun gerçekten güzel bir kitap. Yazarın bütün kitaplarını okudum, hepsi de derinden etkiliyor okuyucuyu. Yazarın tüm anlatımları İrlandanın günlük köy yaşantısının derin izlerini taşıyor.


-Harika bir hikâye ve yazar. Kitabı okurken çok keyif aldım. Yazarın tasvir kabiliyeti her şeyi gözünüzün önünde canlandırıyor.
Sue Clancy


-Alice Taylorun anlatımı yaşadığı kasabayı evrenselleştiriyor ve onu İrlandanın son derece güçlü olan hikâyecilik geleneğinde önemli bir yere oturtuyor."
-Los Angeles Times-


-Alice Taylorın 20. yüzyılın ortalarındaki İrlandaya ait anıları onu ülkesinin en çok satan ve en sevilen yazarlarından biri haline getirdi. Son derece yetenekli bir yazar olan Alice Taylor ilk romanıyla gelenekleri ile güncel değerler arasında kalan İrlandalı bir ailenin hikâyesini anlatıyor okuyucularına. Kuşaklar boyunca İrlandanın küçük bir kasabasında aynı çiftlik evinde yaşayan Phelan ailesi, maddi sıkıntılar nedeniyle daha önce de topraklarını ve evlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. 1950li yıllara gelindiğinde aile bir kez daha aynı sorunla yüzleşir ama bu kez tehdit ailenin içinden, Ned Phelanın eşi, ailenin gelini Marthadan gelmektedir. Nedin kardeşi Kate için bu sorun başa çıkabileceğinden çok daha büyük olabilir.
Samimi ve mizahi üslubuyla Evin Hanımı, dünyanın her yerindeki insanların aslında benzer hikâyeler yaşadıklarını hatırlatıyor okuyucularına.
(Tanıtım Bülteninden)

Perşembe günü okul çıkışı İstanbul'a gittim. Cuma günü öğleden sonra Bahçelievler'e doktor kontrolüne gittim, çıkınca Metroport Alışveriş Merkezi'ndeki İnkılap Kitabevi'ne girdim. Kendimi şımarttım, 3 tane kitap aldım.
Aldığım kitaplar mı, daha önce burada sizlerle paylaşmış olduğum Geceye Fısıldanan Dilekler, Mucizeler Atölyesi ve Mutluluk Böyle Bir Şey. Büyük bir zevkle okuyacağım. Şu anda Aytül ablamdan almış olduğum Kır Çiçeği Tepesi'ni okuyorum, hüzünlü ve keyifli. Daha sonra yine bana önermiş olduğu Boş Yere Süslenme adlı kitabı okuyacağım.
Sonra mı neler yaptım? Ablamlar bizdeydi, doktor dönüşü akşam yemeği yedik, keyif yaptık. Sonra dün ablamla Birgül abla kahveye geldiler, sohbet ettik. Sonra birlikte çay içtik. Ve daha sonra annemle yola çıkıp Uzunköprü'ye döndük.
Bugün de dinlendik. Birazdan okul için plan hazırlayacağım. Ama önce siz dostlarımla buluşmak istedim.

















Yeniden görüşmek üzere dostça kalın.

Mutluluk Böyle Bir Şey





















Var olduğuna inanırsan, aradığın şeyi bulabilirsin.

G: Mutluluk nasıl bir şey?

E: Limanın üzerinden doğan güneş gibi. Sıcak bir günde yenen bir dondurma, sokağın aşağısından gelen dalga sesleri, köpeğimin kanepede yanıma kıvrılıvermesi gibi. Ya da akşam yürüyüşleri, muhteşem filmler, gök gürültülü fırtınalar, güzel bir peynirli hamburger gibi. Cuma günleri, cumartesi günleri, hatta çarşambalar gibi. Parmaklarını suya değdirmek, pijama altları, parmak arası terlikler, yüzmek, bir şiir ya da e-postalarda gülen suratlar olmaması gibi... Peki ya senin için mutluluk nasıl bir şey?

Bambaşka dünyalara ait, isimlerini dahi bilmeyen iki insan birbirlerine mutluluğun ne anlama geldiğini öğretebilir mi? Onların hikâyesini okurken, yaşadığımız her şeyin bir sebebi olduğunu ve bu sebeplerin ortaya çıkışında yalnızca kaderin değil bizim de payımız olduğunu göreceksiniz.


"İlk sayfasından itibaren sizi içine çeken, keyifle okuyacağınız bir roman."
Publishers Weekly-

"Eğlenceli bir dille kaleme alınmış, hayat dolu bu romanı okurken harika vakit geçireceksiniz."
-The New York Times-

"Aşkın ve kaderin karşı konulmaz gücünü hatırlatan muhteşem bir kitap."
-Booklist-

"Ellie ve Grahamın kalpleri ısıtan hikâyesini okuduktan sonra, mutlu tesadüflerin var olduğuna inanmaya başlayacaksınız."
-Romantic Times-

"Samimi ve sıcacık bir aşkın hikâyesi."
-Washington Post-
(Tanıtım Bülteninden)

Boş Yere Süslenme


Aşk politika gibidir...
Nerede, nasıl davranman gerektiğini bilmelisin...

Hollywoodun en ünlü aktörlerinden birinin asistanı olan Charlie aşkla ilgili tüm soruları çözdüğüne inanmakta ve doğacak akrabalarını uyaracak bir aşk günlüğü hazırlamaktadır!

Oysa aşk, politikaysa her an bir devrim de olabilirdi! Hatta bu devrimin adı bile olabilirdi: Jordan gibi...

"Aşk dolu, komik ve... tek kelimeyle enfes..."
-Kirkus Reviews-
(Tanıtım Bülteninden)