6 Mart 2013 Çarşamba

Samsara



Arkadaşlar iyidir.
Arkadaşlar hep iyidir.
Arkadaşlar iyi ki varlar.
Arkadaşlar bir gün ellerinde bir bilet pat diye çıkıp gelirler. Sizi güzel bir filme götürürler. Bunu yapmasalar da iyilerdir arkadaşlar ama bunu yapınca bambaşka olurlar.

Depresan elinde bir biletle çıkageldi. Emrivaki yapıp –iyi ki de- beni bu filme götürdü. Yönetmenin bir önceki  filmini de lise yıllarımda ablamın emrivaki yapmasıyla izlemiştim. Samsara çok güzel. Vaktiniz olursa izleyin. Müziklerini de dinleyin. Ama mutlaka izleyin 




5 Mart 2013 Salı

İyilik yapmak nedir ne değildir

Bir ara anarşizmle kafayı bozduğum dönemler anarşist bir amcanın yazdığı bir kitabı okuyordum. Epey bir yıl geçtiği için üzerinden tam olarak hatırlayamasam da şöyle bir cümle kaldı aklımda; insanlar bize kötülük yaptıkları için değil, yaptıkları kötülüklerle içimizdeki iyilik yapma arzusunu öldükleri için kötüler... Böyle bir şeydi galiba. İyi insanlar mıyız biz. Elimize kötülük yapma fırsatı geçmediği için mi iyiyiz bilmiyorum. 33 yaşındayım ve  hiçbir canlıya bilerek isteyerek zarar vermedim. Annem babam çok sert disiplinli tipler değillerdi eğitimli de değillerdi. Ama bize fazlaca söz söylemeden vermiş oldukları bir eğitim var. Onun sırrını hala merak ediyorum. O sır ne ise ben de aynısı çocuklarıma uygulamak isterim.  Çocukken komşularına yardım eden, hayvanları seven yavru kedileri annemden gizlice eve taşıyan babaannem yem verirken onun arkasında dolaşıp tavukları kucaklamaya çalışan sevgi pıtırcığı tadında kardeşlerdik biz. Biri adres sorduğu zaman kendi yolunu bırakıp ona gideceği yere kadar eşlik eden tiplerdik. Bazen safça şeyler yaptık. Sömürüldük, hayal kırıklığına uğradık. Ama yine de pes etmedik birinin başı dara düştüğü zaman ona yardım etmekten. Tabii bunlar iyi olmak için gerekli kriterler mi. Ya da bu yaptıklarımız iyilik mi. İyilik tam olarak nedir onu da bilmiyorum. Bizim sahip olduğumuz her şeyde o şeye sahip olmayan insanların hakkı vardır inancıyla büyütüldük. O yüzden sahip olduklarımızı sahip olamayanla paylaşmak iyilik değildir. Ancak onun hakkını vermektir diye düşünüyorum.

6 yıldır araba kullanıyorum. Annemin ve eşimin tepkilerine rağmen yolda kalmış ya da karda kışta durakta bekleyen birini gördüğüm zaman hiç tereddüt etmeden arabaya alacak kadar gözü kara biriyim. Ki bence bu gözü karalık değil arabası olmayanın hakkını kısmen de olsa iade etme durumu ama İstanbul da maalesef bu durum gözü karalık olarak değerlendiriliyor. Şu ana kadar bu yaptığımdan hiç pişman olmadım. Aksine çok keyifliydi benim için. Annelerle sohbet etmek, konser/festival çıkışı otostop yapan üniversiteli gençlerin coşkusuna ortak olmak,yaşlı amcaların duasını almak vs. vs. Yaklaşık bir ay önce iş çıkışı bir arkadaşı metrobüs durağına bırakıyordum. Biz durak istikametine  giderken yanımızdan genç bir adam kucağında 1 yaşlarında ağlayan bir çocuk arkalarında 2 kadın koşturarak geçtiler. Çocuğun kafası şişti belli ki bir şey olmuştu.Arkadaşı hemen bırakıp geri döndüm onlara yetişip camı açıp seslendim. Abi hayırdır çocuğa bir şey mi oldu. —Tanımadığım insanlarla asla senli benli abili ablalı konuşmam. Ama karşı tarafın ne düşüneceğini kestiremediğim için direkt abi dedim. Oysa karşımdaki kişi benden 3-5 yaş küçüktü.- Neyse çocuk kafasını demire çarpmış kocaman bir şişlik var alnında anne fonda sürekli ağlıyor. Apar topar bindiler arabaya ben deli bir hızla hastane götürüyorum. Benzer bir olay 3 ay önce Mahir in başına geldi ve doktor ilk etapta beyninde kırıklar var dediği için ben dejavu modunda elim ayağım titrer bir şekilde anneyi teselli etmeye çalışıyorum. Sonradan fark ediyorum anne Türkçe çok fazla anlamıyor çocuğun amcası olduğunu sonradan öğrendiğim adam anneye Kürtçe olarak tercüme ediyor söylediklerimi. Neyse hastaneye geliyoruz  gidip yardım etmek istiyorum ama benim de evde bekleyen 3 bebeğim var diye izahat verip telefonlarını istiyorum. Şimdi önemli nokta bu. Neden telefon istiyorum. Öncelikle çocuğun akıbetini merak ediyorum. Anne olduğum için duygusal mı davranıyorum. Hayır bence çok normal bir tepki. Bir de bu olaydan birkaç ay önce şahit olduğum bir kaza var.Motosiklet çarptığı için gözümün önünde havaya uçup kafasını yere çarpan 18 yaşındaki bir gencin akıbetini hala bilmiyorum. Ve o çocuk hala rüyalarıma giriyor. Öldü mü yaşıyor mu sorusu zihnimde uçuşup duruyor. Benzer kaygılarla kendimi yiyip bitirmemek için telefonu kaydediyorum. Eve gidiyorum annem eşim çocuklar beni bekliyor. Anlatıyorum durumu onlar da üzülüyor. Bir saat geçmeden hadi arayalım diyoruz. Eşim annem yanımda arıyorum çocuğun amcası açıyor telefonu bir sorun yok tedbir amaçlı bir gece hastanede kalacak diyor ve bol bol dua ederek telefonu kapatıyor. Ev halkı da mutlu oluyor günlük yaşantımıza dönüyoruz. Ya da biz öyle sanıyoruz. Aynı gece ikizlere süt vermek için kalktığımda telefonumun saatine bakıyorum o da ne cevapsız aramalar var. Hem de gece 12 de tanımadığım bir numaradan. Ve bir de mesaj aynı numaradan. Çocuğun babası kendini tanıtıyor teşekkür ediyor. Gecenin 12sinde aramasını ve mesaj atmasını saçma bulsam da üzerinde durmuyorum. Ertesi sabah işe gidiyorum. Her zamanki gibi olağanüstü geç kalmışım ve telefonumun yine şarjı bitmiş açıyorum. Üst üste kim aramış mesajları geliyor. Aynı numara 8 kez aramış. Tedirgin olmaya başlıyorum. O sırada şirketteki sekreter arkadaş arıyor şunlar bunlar aradı diye bilgi veriyor. Ve biz konuşurken o numara yine ısrarla arıyor. Artık açıyorum. Çocuğun babası kendini tanıtıp teşekkür ediyor. Teşekküre gerek olmadığını benim de 3 çocuğum olduğunu vurgulayarak kim olsa yapardı deyip kapatmaya çalıştıkça muhabbetin boyutunu başka yönlere çekmeye çalışıyor. Sakin olmaya çalışıyorum. Ve soğuk bir ses tonuyla telefonu kapatıyorum. Tüm gün boyunca susmayan mesajlar. Beni yanlış anladınızlar uzayıp gidiyor. Hiçbirine cevap yazmıyorum. Öfkem birikiyor. Akşam oluyor şirketten bir arkadaşla eve dönüyoruz. Ona anlatıyorum durumu telefonumu istiyor. Karşı tarafa kibarca haddini bildiriyor. Ben mesele kapandı diye rahatlıyorum. Birkaç gün geçmeden cevapsız çağrılar artıyor. Sonra tekrar mesaj faslı başlıyor. Hem de saçma sapan saatlerde.  Durumdan eşime ya da anneme bahsetmiyorum. Evet, eşim yobaz biri değil ama zaten kızdığı bir konuda böyle saçma bir şey yaşadığım için sinirleneceğini biliyorum. Kardeşlerim tesadüfen öğreniyorlar üzülüyorlar vs. vs. Konu iyilikten nereye geldi diyeceksin. Ya şimdi ben adına iyilik bile demeye utanacağım bir şey yaptım. İyilik denemez söz konusu bir çocuk hasta yaralı vs. Biraz vicdanı olan herkes durup o çocuğu hastaneye götürürdü. Peki, be adam senin derdin ne. Gül gibi karın çocuğun var. Görmediğin bir insanı ne diye rahatsız ediyorsun. Sorunun ne. 

Ben 3 tane çocuk yetiştiriyorum. Onlara iyi bir dünya bırakmayı vaad edemiyorum. İyi insanlar olsunlar istiyorum. Ama yaptıkları iyilikler suiistimal edildikçe ne yapacaklarını ben de bilmiyorum. Şu yaşıma gelmişim hala öğrenememişim. Onlara ne diyebilirim bilmiyorum. Bazen gerçekten iyilik yapma isteğim gidiyor. Kötü olmak istemiyorum ama. Bilmiyorum. Bu adamı savcılığa verebilirim, yasal yollardan yapabileceğim her şeyi yaparım pes etmem. Ama içimdeki ölüp giden iyi insan olma hali ne olacak onu bilemiyorum...