Bir ara anarşizmle kafayı bozduğum dönemler anarşist bir amcanın yazdığı bir
kitabı okuyordum. Epey bir yıl geçtiği için üzerinden tam olarak hatırlayamasam
da şöyle bir cümle kaldı aklımda; insanlar bize kötülük yaptıkları için değil,
yaptıkları kötülüklerle içimizdeki iyilik yapma arzusunu öldükleri için
kötüler... Böyle bir şeydi galiba. İyi insanlar mıyız biz. Elimize kötülük
yapma fırsatı geçmediği için mi iyiyiz bilmiyorum. 33 yaşındayım ve
hiçbir canlıya bilerek isteyerek zarar vermedim. Annem babam çok sert
disiplinli tipler değillerdi eğitimli de değillerdi. Ama bize fazlaca söz
söylemeden vermiş oldukları bir eğitim var. Onun sırrını hala merak ediyorum. O
sır ne ise ben de aynısı çocuklarıma uygulamak isterim. Çocukken
komşularına yardım eden, hayvanları seven yavru kedileri annemden gizlice eve
taşıyan babaannem yem verirken onun arkasında dolaşıp tavukları kucaklamaya
çalışan sevgi pıtırcığı tadında kardeşlerdik biz. Biri adres sorduğu zaman
kendi yolunu bırakıp ona gideceği yere kadar eşlik eden tiplerdik. Bazen safça
şeyler yaptık. Sömürüldük, hayal kırıklığına uğradık. Ama yine de pes etmedik
birinin başı dara düştüğü zaman ona yardım etmekten. Tabii bunlar iyi olmak
için gerekli kriterler mi. Ya da bu yaptıklarımız iyilik mi. İyilik tam olarak nedir
onu da bilmiyorum. Bizim sahip olduğumuz her şeyde o şeye sahip olmayan insanların
hakkı vardır inancıyla büyütüldük. O yüzden sahip olduklarımızı sahip
olamayanla paylaşmak iyilik değildir. Ancak onun hakkını vermektir diye
düşünüyorum.
6 yıldır araba kullanıyorum. Annemin ve eşimin tepkilerine rağmen yolda
kalmış ya da karda kışta durakta bekleyen birini gördüğüm zaman hiç tereddüt
etmeden arabaya alacak kadar gözü kara biriyim. Ki bence bu gözü karalık değil
arabası olmayanın hakkını kısmen de olsa iade etme durumu ama İstanbul da
maalesef bu durum gözü karalık olarak değerlendiriliyor. Şu ana kadar bu
yaptığımdan hiç pişman olmadım. Aksine çok keyifliydi benim için. Annelerle
sohbet etmek, konser/festival çıkışı otostop yapan üniversiteli gençlerin coşkusuna
ortak olmak,yaşlı amcaların duasını almak vs. vs. Yaklaşık bir ay önce iş
çıkışı bir arkadaşı metrobüs durağına bırakıyordum. Biz durak
istikametine giderken yanımızdan genç bir adam kucağında 1 yaşlarında
ağlayan bir çocuk arkalarında 2 kadın koşturarak geçtiler. Çocuğun kafası şişti
belli ki bir şey olmuştu.Arkadaşı hemen bırakıp geri döndüm onlara yetişip camı
açıp seslendim. Abi hayırdır çocuğa bir şey mi oldu. —Tanımadığım insanlarla
asla senli benli abili ablalı konuşmam. Ama karşı tarafın ne düşüneceğini
kestiremediğim için direkt abi dedim. Oysa karşımdaki kişi benden 3-5 yaş
küçüktü.- Neyse çocuk kafasını demire çarpmış kocaman bir şişlik var alnında
anne fonda sürekli ağlıyor. Apar topar bindiler arabaya ben deli bir hızla hastane
götürüyorum. Benzer bir olay 3 ay önce Mahir in başına geldi ve doktor ilk
etapta beyninde kırıklar var dediği için ben dejavu modunda elim ayağım titrer
bir şekilde anneyi teselli etmeye çalışıyorum. Sonradan fark ediyorum anne Türkçe
çok fazla anlamıyor çocuğun amcası olduğunu sonradan öğrendiğim adam anneye Kürtçe
olarak tercüme ediyor söylediklerimi. Neyse hastaneye geliyoruz gidip
yardım etmek istiyorum ama benim de evde bekleyen 3 bebeğim var diye izahat
verip telefonlarını istiyorum. Şimdi önemli nokta bu. Neden telefon istiyorum.
Öncelikle çocuğun akıbetini merak ediyorum. Anne olduğum için duygusal mı
davranıyorum. Hayır bence çok normal bir tepki. Bir de bu olaydan birkaç ay
önce şahit olduğum bir kaza var.Motosiklet çarptığı için
gözümün önünde havaya uçup kafasını yere
çarpan 18 yaşındaki bir gencin akıbetini hala bilmiyorum. Ve o çocuk hala
rüyalarıma giriyor. Öldü mü yaşıyor mu sorusu zihnimde uçuşup duruyor. Benzer
kaygılarla kendimi yiyip bitirmemek için telefonu kaydediyorum. Eve gidiyorum
annem eşim çocuklar beni bekliyor. Anlatıyorum durumu onlar da üzülüyor. Bir
saat geçmeden hadi arayalım diyoruz. Eşim annem yanımda arıyorum çocuğun amcası
açıyor telefonu bir sorun yok tedbir amaçlı bir gece hastanede kalacak diyor ve
bol bol dua ederek telefonu kapatıyor. Ev halkı da mutlu oluyor günlük
yaşantımıza dönüyoruz. Ya da biz öyle sanıyoruz. Aynı gece ikizlere süt vermek
için kalktığımda telefonumun saatine bakıyorum o da ne cevapsız aramalar var.
Hem de gece 12 de tanımadığım bir numaradan. Ve bir de mesaj aynı numaradan.
Çocuğun babası kendini tanıtıyor teşekkür ediyor. Gecenin 12sinde aramasını ve
mesaj atmasını saçma bulsam da üzerinde durmuyorum. Ertesi sabah işe gidiyorum.
Her zamanki gibi olağanüstü geç kalmışım ve telefonumun yine şarjı bitmiş
açıyorum. Üst üste kim aramış mesajları geliyor. Aynı numara 8 kez aramış.
Tedirgin olmaya başlıyorum. O sırada şirketteki sekreter arkadaş arıyor şunlar
bunlar aradı diye bilgi veriyor. Ve biz konuşurken o numara yine ısrarla
arıyor. Artık açıyorum. Çocuğun babası kendini tanıtıp teşekkür ediyor. Teşekküre
gerek olmadığını benim de 3 çocuğum olduğunu vurgulayarak kim olsa yapardı
deyip kapatmaya çalıştıkça muhabbetin boyutunu başka yönlere çekmeye çalışıyor.
Sakin olmaya çalışıyorum. Ve soğuk bir ses tonuyla telefonu kapatıyorum. Tüm
gün boyunca susmayan mesajlar. Beni yanlış anladınızlar uzayıp gidiyor.
Hiçbirine cevap yazmıyorum. Öfkem birikiyor. Akşam oluyor şirketten bir
arkadaşla eve dönüyoruz. Ona anlatıyorum durumu telefonumu istiyor. Karşı
tarafa kibarca haddini bildiriyor. Ben mesele kapandı diye rahatlıyorum. Birkaç
gün geçmeden cevapsız çağrılar artıyor. Sonra tekrar mesaj faslı başlıyor. Hem
de saçma sapan saatlerde. Durumdan eşime ya da anneme bahsetmiyorum. Evet,
eşim yobaz biri değil ama zaten kızdığı bir konuda böyle saçma bir şey
yaşadığım için sinirleneceğini biliyorum. Kardeşlerim tesadüfen öğreniyorlar
üzülüyorlar vs. vs. Konu iyilikten nereye geldi diyeceksin. Ya şimdi ben adına
iyilik bile demeye utanacağım bir şey yaptım. İyilik denemez söz konusu bir çocuk
hasta yaralı vs. Biraz vicdanı olan herkes durup o çocuğu hastaneye götürürdü. Peki,
be adam senin derdin ne. Gül gibi karın çocuğun var. Görmediğin bir insanı ne
diye rahatsız ediyorsun. Sorunun ne.
Ben 3 tane çocuk yetiştiriyorum. Onlara iyi bir dünya bırakmayı vaad
edemiyorum. İyi insanlar olsunlar istiyorum. Ama yaptıkları iyilikler suiistimal
edildikçe ne yapacaklarını ben de bilmiyorum. Şu yaşıma gelmişim hala
öğrenememişim. Onlara ne diyebilirim bilmiyorum. Bazen gerçekten iyilik yapma
isteğim gidiyor. Kötü olmak istemiyorum ama. Bilmiyorum. Bu adamı savcılığa
verebilirim, yasal yollardan yapabileceğim her şeyi yaparım pes etmem. Ama
içimdeki ölüp giden iyi insan olma hali ne olacak onu bilemiyorum...