10 Eylül 2014 Çarşamba

dora ya kavuşmamız


taaaa nerelerde kalmış sevgili blogum... buralara uğramadığım zaman içinde oğlumu kucağıma aldım, hatta 6 ay kadar da büyüttüm^^ 

6ay kadar önce 08.03.2014 tarihinde saat 00.00 da ilk çığlığını duyduk dora beybisinin.
sancı, acı, gözyaşı, sevinç, çok sevinç, mutluluk, overdose mutluluk, kalabalık... bir sürü şey hatırlıyorum elbet. ama bedenimden ayrıldığı an o kadar acayip andı ki... "acayip"  bu kelime zaten oğlum ile ilgili her yaşadığım histe kullandığım kelime. başka bir kelime kullanamıyorum hiçbir duyguyla kıyaslayamıyorum. acayip işte ne bileyim... bambaşkaymış.



doğduğu gece gözümü kırpmadan onu izlemiştim. o uyumuştu mışıl mışıl... hep öyle olacağını sandım nerden bileyim fındık kadar bebenin beni zombiye çevireceğini... sonraki günlerimiz tam olarak şekildeki gibi geçti. çok zormuş dediğimi hatırlıyorum. hatta "bence bütün ikinci çocuklar yanlışlıkla olmuştur. insan bu zorluktan sonra bir daha nasıl yapar?" dediğimi de hatırlıyorum. ama o zorlukları hiç hatırlamıyorum. gerçekten unutuluyormuş ki daha 6. ayımızda unuttum. 
su gibi aktı geçti 6 ay ve ayrılık vakti geldi:( artık işe dönme vakti yani. 1 haftadır işe başladım. oğumu ananesine/ babannesine bırakıp işe geliyorum. hergün videolarını izleyerek güne başlayıp öyle de bitiriyorum. bu sürece alışamayacağım sanırım. ne zormuş böyle akşamdan akşama görebilmek kokusunu akşamdan akşama içime çekebilmek. gülüşü sürekli gözlerimin önünde:(


özlemekten 'burnumun direği sızladı' derler ya işte o direği keşfettim. gerçekten öyle bi direk varmış burnumun içinde hep sızlıyor artık. gözlerimi dolu dolu yapıyor. eve uçarak gidiyorum. burnumu boynuna yapıştırıyorum hiiç ayırmıyorum. biz geldikten en fazla 2 saat sonra uyuyor. azıcık daha uyumasın diye elimden geleni yapıyorum. uyurken sapık gibi başında onu izliyorum. bazen öpüyorum uyanmazsa bi daha bi daha öpüyorum. uzmanlar ne derse desin onunla uyumaya bayılıyorum. onunla uyanmaya da bayılıyorum. sabahın 6 buçuğunda çığlık atmayı keşfetmiş olmasına da bayılıyorum...
benim bu bayılmalarım şuan okuyan seni bayıltmadan kesiyorum bayılmayı ve iki gözüm kavuşacağımız saatin yaklaşmasında işime gömülmeye gidiyorum.