11 Ocak 2024 Perşembe
5 Nisan 2020 Pazar
goksuq
Bu alakasız Nisan gününde 2020 takvimi ne alaka ben de bilmiyorum:) Belki rezalet bir giriş yaptığımızdan, belki her zamanki unutkanlığımdan bilemiyorum ama 2020 yılı takvimimi buraya eklememişim. Kullanmak isteyen minnoş tatlış insanlar varmış meğersem o sebeple ekliyorum^^
22 Ocak 2019 Salı
2019 takviminiz! tükenmeden alın ^^
Hala buraları okuyan var mı bilmiyorum ama kimseye haber vermeden yayınlıyorum takvimi.
Sadık bloggerlara özel olsun bu seneki^^
Not: Takvimi indirince bir tık bir yorum bir şey bırakırsan belki seneye yapmak için daha istekli olurum. Kaç kişiye ulaşıyor bilmek öyle güzel hissettiriyor ki inanamazsın:)
<3 br="">
28 Aralık 2017 Perşembe
2018 goksuq takvimi^^
Merhaba blog
her sene olduğu gibi bu sene de takvimsiz kalmıyoruz:)
hemencik çıktı alıp kullanıyoruz...
mutlu mutlu yıllar
öpücükler
:*
19 Aralık 2016 Pazartesi
2017 takvimi :)
Her sene olduğu gibi bu sene de takvimsiz kalmıyoruz. aşağıdaki sayfaları kaydedip çıktı alıyor ve kesip kendi masa takviminizi oluşturuyorsunuz:) dilerseniz sevdiklerinize hediye ediyorsunuz ellerinizle yaptığınız takvimi^^
ve bu sene bir artı olarak hepsini aynı anda kullanmak isteyenler için bir de poster hazırladım. geçen sene kandime yapmıştım çok kullandım. isterseniz de bunun büyük boy çıkışını alıp kullanabilirsiniz.
umarım mutlu yıllar olur...
9 Aralık 2015 Çarşamba
ve 2016 takvimi hazır :)
yaşadığım kayıplarla benim için çok acı bir yıldı 2015 bittiği iyi oldu.
2016 herkese başta sağlık ve mutluluk getirsin umarım. sevdikleriniz sizi hiç bırakmasın...
takvimi çıktı alıp, ayları tek tek kesip dilediğiniz şekilde kullanabilirsiniz.
buyrunuz bakalım
baktıkça beni hatırlayın e mi?
9 Haziran 2015 Salı
babam...
blogumu okumayı seviyordun senin için birşeyler yazmak istiyorum ama cümle bile kuramadığımı fark ettim. nasıl başlayacağımı bilemiyorum. hala inanamıyorum ki nasıl olur? nasıl! birgün bunun olabileceğini hiç düşünmemiştim. insan hiç başına gelmez zannediyor. hiç kendine kondurmuyor ama oluyormuş. sen de gidebiliyormuşsun işte...
sen uzun görevlerdeyken "uçak düştü" diye kaza haberleri gelirdi. sana ulaşana kadar yüreğimiz ağzımızda beklerdik. belki çok yakın kaybettik ama sen hep geri geldin. seni uzun süre görmemelere hep alışıktım evet ama buna nasıl alışırım. nasıl dayanır bu ayrılığa insan. geri dönmeyeceğini bilmek ne kadar zor.
ben ölünce... diye başlayan cümlelerin o kadar uzak o kadar yabancı gelirdi ki bana hiçbirini dinlememişim bile. biz küçük birer ergenken pazar kahvaltılarımızda bize okuduğun gazete yazıları sonrası "ben ölünce bunları hatırlayın" dediğin geliyor aklıma sadece. o kahvaltılarda bangır bangır açtığın klasik müzikler. klasik müziğin sesiyle tüylerimiz diken diken uyanışımız ve sana bunun için isyan edişimiz. ne kıymetli anılarmış... bu isyanlarımız sonunda bir gün benim albümlerimden birini açarak benim o dönem kullandığım tüm zincirlerimi pantolonuna, bileklerine, kafana takıp dans ederek odama girişin geliyor gözümün önüne hep. bir de "ben kötü baba mıyım?" diye soruşun. ahh baba ahhh! sen kötü baba olabilir misin hiç?
omuzuna bir dokunuşumuz yeterdi seni mutlu etmeye. hele ki sen istemeden verdiğimiz bir öpücük nasıl havalara uçururdu seni...
Dora gelince bahçede rahat oynasın diye bahçeyi düzenlemişsin. ellerini acıtmasın diye ağaçları budamışsın. dora bahçeyi çok sevdi ağaçlara da rahatça dokundu. ama dedesi hep söylediği gibi elinden tutup kahveye götüremedi özlemle beklediği torununu...
sanki herşey bir rüya. her gece uyanıp rüyaydı diye heyecanlanıyorum ama gerçek olduğunu anlyınca tekrar yıkılıyorum. sanki o çok sevdiğin köşende sigaranı sarıp rakını içiyorsun.
seni çok seviyorum canım babam
zibidi kızın...
blogumu okumayı seviyordun senin için birşeyler yazmak istiyorum ama cümle bile kuramadığımı fark ettim. nasıl başlayacağımı bilemiyorum. hala inanamıyorum ki nasıl olur? nasıl! birgün bunun olabileceğini hiç düşünmemiştim. insan hiç başına gelmez zannediyor. hiç kendine kondurmuyor ama oluyormuş. sen de gidebiliyormuşsun işte...
sen uzun görevlerdeyken "uçak düştü" diye kaza haberleri gelirdi. sana ulaşana kadar yüreğimiz ağzımızda beklerdik. belki çok yakın kaybettik ama sen hep geri geldin. seni uzun süre görmemelere hep alışıktım evet ama buna nasıl alışırım. nasıl dayanır bu ayrılığa insan. geri dönmeyeceğini bilmek ne kadar zor.
ben ölünce... diye başlayan cümlelerin o kadar uzak o kadar yabancı gelirdi ki bana hiçbirini dinlememişim bile. biz küçük birer ergenken pazar kahvaltılarımızda bize okuduğun gazete yazıları sonrası "ben ölünce bunları hatırlayın" dediğin geliyor aklıma sadece. o kahvaltılarda bangır bangır açtığın klasik müzikler. klasik müziğin sesiyle tüylerimiz diken diken uyanışımız ve sana bunun için isyan edişimiz. ne kıymetli anılarmış... bu isyanlarımız sonunda bir gün benim albümlerimden birini açarak benim o dönem kullandığım tüm zincirlerimi pantolonuna, bileklerine, kafana takıp dans ederek odama girişin geliyor gözümün önüne hep. bir de "ben kötü baba mıyım?" diye soruşun. ahh baba ahhh! sen kötü baba olabilir misin hiç?
omuzuna bir dokunuşumuz yeterdi seni mutlu etmeye. hele ki sen istemeden verdiğimiz bir öpücük nasıl havalara uçururdu seni...
Dora gelince bahçede rahat oynasın diye bahçeyi düzenlemişsin. ellerini acıtmasın diye ağaçları budamışsın. dora bahçeyi çok sevdi ağaçlara da rahatça dokundu. ama dedesi hep söylediği gibi elinden tutup kahveye götüremedi özlemle beklediği torununu...
sanki herşey bir rüya. her gece uyanıp rüyaydı diye heyecanlanıyorum ama gerçek olduğunu anlyınca tekrar yıkılıyorum. sanki o çok sevdiğin köşende sigaranı sarıp rakını içiyorsun.
seni çok seviyorum canım babam
zibidi kızın...
30 Ocak 2015 Cuma
geçenlerde 30 oldum!
hello 30!
nasıl da birden geldin öyle!
dün küçücük bi kızdım. şimdi bırak 30'u resmen anayım ben :)
iyi ki de anayım sayesinde hiç koymadı 30!
pıtırcığımın ilk gülücüğü, ilk agusu, ilk kelimesi, ilk emeklemesi, ilk adımları derken kim takar yüzümdeki ilk kırışıklıkarı...
30 yıldır hayatıma dokunan herkese çok teşekkür ederim. sayenizde ben ben oldum. e fena bi insan da olmadım^^
en çok da oğluma teşekkür ederim... yeni bir göksuq yarattın sen yüzü hep gülen:)
5 Ocak 2015 Pazartesi
2015 takvimi geldi hanıııım!
her sene olduğu gibi yine en son takvimi ben yaptım:)
bu sene malum şahıs nedeniyle çok az çizim yapmışım 12 illüstrasyonnu bir araya zar zor getirdim. beğenmezseniz anlayışla karşılarım yani :)
şimdi takvimi daha önce kullanmayanlar için açıklayayım.
aşağıdaki fotoğrafları bilgisayarınıza indirin, sonra çıktı alın, sonra pembe çizgilerden kesin ve takviminiz hazır.
ben masada kullanmak için arkasına kalın bir kartondan destek yapıp üst taraftan spiralletiyorum. bir başkası ajandasına yapıştırıyor, bir başkası duvarda birleştirerek kullanıyor, kimisi de minik bir sovele üzerinde... neysen ben hazırlıyorum siz kafanıza göre kullanın artık^^
benden bu kadar canım
haydi iyi yıllar olsun cümlemize^^
15 Aralık 2014 Pazartesi
ağaç işleri
eve yılbaşı ruhu gelsin istiyorum. ağacımızı kurmak istiyorum ama minik adamım buna haytta izin vermez. evde kurcalanmadık tek köşe kalmadı zaten bir de janjanlı ağacı görse kimbilir ne hale getirir. nasıl bebekle ağacı aynı evde kurabiliyorlar ve o ağacı koruyabiliyorlar anlamıyorum. görüyor ve çok özeniyorum. biz yapsak o ağacı aşağıya indirmeden, o yıldızın tadına bakmadan hayatta rahat etmez bizinki:)
babacı dodo :(
bu küçük adam acayip babacı çıktı. aynı anda evden çıkıp aynı anda eve geliyoruz. kapıda önce içeri girip oğlumuzu kucaklamak için adeta yarış yapıyoruz ama adam sadece babasına gidiyor. ben araya girip önce alsam babasına gitmek için ağlıyor. her şeyine koşturan ben, altını değiştiren, üstünü giydiren, karnını doyuran, gece kalkan, uykusuz kalan hep ben ama sonuç olarak bir gülücüğü zor koparıyoruz beyefendiden... nedir kardeşim bu işin sırrı?
12 Kasım 2014 Çarşamba
adam oluyor adam:)
artık mutfakta yalnız değilim:) ilginç emekleme stiliyle peşimden pıtır pıtır gelip, bütün gücüyle bacaklarıma tırmanıp, minik kafasını yukarı kaldırmış koca koca gözleriyle bana bakan bir hobbit ile beraberiz^^
nasıl büyüyor... zaman ne hızlı geçiyor... her geçen gün yeni bir şey keşfediyor ben hızına yetişemiyorum:) keşke daha fazla çizebilsem daha fazla yabilsem onunla geçirdiğimiz tatlı anılarımızı. hep diyorum kendime "yaz!" hem onun için hem bizim için harika bir arşiv olabilir ama ahhh zaman ya. su gibisin 8 aydır:)
10 Eylül 2014 Çarşamba
dora ya kavuşmamız
taaaa nerelerde kalmış sevgili blogum... buralara uğramadığım zaman içinde oğlumu kucağıma aldım, hatta 6 ay kadar da büyüttüm^^
6ay kadar önce 08.03.2014 tarihinde saat 00.00 da ilk çığlığını duyduk dora beybisinin.
sancı, acı, gözyaşı, sevinç, çok sevinç, mutluluk, overdose mutluluk, kalabalık... bir sürü şey hatırlıyorum elbet. ama bedenimden ayrıldığı an o kadar acayip andı ki... "acayip" bu kelime zaten oğlum ile ilgili her yaşadığım histe kullandığım kelime. başka bir kelime kullanamıyorum hiçbir duyguyla kıyaslayamıyorum. acayip işte ne bileyim... bambaşkaymış.
doğduğu gece gözümü kırpmadan onu izlemiştim. o uyumuştu mışıl mışıl... hep öyle olacağını sandım nerden bileyim fındık kadar bebenin beni zombiye çevireceğini... sonraki günlerimiz tam olarak şekildeki gibi geçti. çok zormuş dediğimi hatırlıyorum. hatta "bence bütün ikinci çocuklar yanlışlıkla olmuştur. insan bu zorluktan sonra bir daha nasıl yapar?" dediğimi de hatırlıyorum. ama o zorlukları hiç hatırlamıyorum. gerçekten unutuluyormuş ki daha 6. ayımızda unuttum.
su gibi aktı geçti 6 ay ve ayrılık vakti geldi:( artık işe dönme vakti yani. 1 haftadır işe başladım. oğumu ananesine/ babannesine bırakıp işe geliyorum. hergün videolarını izleyerek güne başlayıp öyle de bitiriyorum. bu sürece alışamayacağım sanırım. ne zormuş böyle akşamdan akşama görebilmek kokusunu akşamdan akşama içime çekebilmek. gülüşü sürekli gözlerimin önünde:(
özlemekten 'burnumun direği sızladı' derler ya işte o direği keşfettim. gerçekten öyle bi direk varmış burnumun içinde hep sızlıyor artık. gözlerimi dolu dolu yapıyor. eve uçarak gidiyorum. burnumu boynuna yapıştırıyorum hiiç ayırmıyorum. biz geldikten en fazla 2 saat sonra uyuyor. azıcık daha uyumasın diye elimden geleni yapıyorum. uyurken sapık gibi başında onu izliyorum. bazen öpüyorum uyanmazsa bi daha bi daha öpüyorum. uzmanlar ne derse desin onunla uyumaya bayılıyorum. onunla uyanmaya da bayılıyorum. sabahın 6 buçuğunda çığlık atmayı keşfetmiş olmasına da bayılıyorum...
benim bu bayılmalarım şuan okuyan seni bayıltmadan kesiyorum bayılmayı ve iki gözüm kavuşacağımız saatin yaklaşmasında işime gömülmeye gidiyorum.
11 Şubat 2014 Salı
8 ayı devirdik!
büyüyoruz büyüyoruz hiçbir yerlere sığamıyoruz artık. tabletime yaklaşmam gerekiyor çalışırken ama beybi izin vermiyor uzaktan çizince de kolum ağrıyor. komik komik haller içindeyim. son ayda iyice penguen gibi hissetmeye başladım kendimi. sabahları yataktan kalkış sahnelerimle eğleniyorum en çok^^
en sevdiğim günler kontrol günleri:) içimdeki tipi görmek kadar hiçbir şey mutlu etmiyor beni. son gördüğümüzde bize güldü hatta. çok ciddiyim :D böyle kocaman güldü hem de
şimdiye kadar herşey yolunda gitti çok şükür ki^^ bir sıkıntı problem olmadı çok yemek dışında. her kontrolde korkarak çıktım tartıya her seferinde de doktordan azar yidik^^
başlarda doğurmaktan falan hiç korkmadım hiç kafama takmadım. ne var yahu doğurmak için programlanmışız modunda gezdim. ancaaaaak iş yaklaştıkça hafif tırs tırs oldum. her gece uykularım bölünüp "nası doğurucam lan ben" ile başlayarak dünya kadar olumsuz şey düşünüp kendi kendimi stresten öldürebiliyorum. doğum şekli ile ilgili doğal doğumdan yanayım aslında eğer başarabilirem de normal düşünüyorum ama öyle orada burada şurada gördüğüm dinlediğim bazı anne adayları gibi fanatik normal doğumcu da değilim. işleri akışına bırakmayı düşünüyorum. ben elimden geleni yaparım ama doktorum sezeryanlık bir durum olduğunu düşünürse de dünyam yıkılmaz. sağlıklı bir şekilde aramıza gelsin de yavrucuğum <3 p="">
gün içinde de gece de kıpır kıpırız. ne zaman uyuyor bu çocuk hiçbi fikrim yok^^
çocuk çocuk diyorum aslında en başından beri bir adı var tabi:) ismi DORA olacak oğlumun. (burada "dora kız ismi yeaa" diyen varsa bi daha benle konuşmasın) Dora türkçede dağ doruğu anlamındadır ve erkek ismi olarak kullanılır. evet kaşif dora çizgi filminden haberim var. ispanyolcada dora kız ismiyse bu benim suçum mu yani:( tabi o çizgi film bizim buralarda yayınlanmaya başladıktan sonra kız çocuklarına da verilen bir isim olmaya başladı. unisex bir isim diyebiliriz artık. göksu diye erkekler de var hem napalım:) birazcık esnek olun dostum tutturmayın kız ismi kız ismi diye.
hem herkese isim beğendirmek de ne zormuş arkadaş. hekes bişiy söylüyor elbette ama ben başka bir isim benimseyemedim hiç.
bir sonraki postta kucakta olursun belki doracık^^
10 Ocak 2014 Cuma
2014 takvimi isteyeeen!
geçen sene yaptığım takvim oldukça ilgi gördü. bu sene de isteyen çok olunca bana da yapmak düştü.
biraz geç olsa da 2014 takviminiz hazır. isteyen takvimi indirip çıktısını alıp çizgilerden kesip kendi takvimini oluşturabilir.
harika günler dilerim^^
30 Aralık 2013 Pazartesi
24 Aralık 2013 Salı
içimdeki minik kalp:)
işte "neden eskisi kadar sık çizmiyorsun?" sorularının cevabı :)
hala buna inanmakta güçlük çeksem de topu topu 2 ay kadar sonra gerçekten anne oluyorum galiba^^
bizi bekleyen bambaşka bir hayata hazırlanmaya çalışıyoruz biz de.
şuan resmen karnımdaki minik tekmeler eşliğinde yazıyorum bunları. her tekmesi ayrı mutluluk sebebi acayip bir süreç işte. ilk başlarda varlığının elimizdeki tek somut kanıtı olan çift çizgili test çubuğuna bakar dururduk saatlerce:) sonrasında ultrason fotoğraflarını ezberlemek aldı sırayı ve şimdi de onu hissedebilmek.
hayatımda kendime bu kadar dikkat ettiğim bir dönem olmamıştı hiç. ne yediğime, ne içtiğime, ne giydiğime her şeyime aşırı dikkat eder oldum. sorumluluk duygusu minik oğlumla birlikte birden içime yerleşti sanki. bir de içgüdülerim... hamilelik yaşayan herkes çok iyi bilir bu dönemde herkes size bir tavsiyeler akıllar fikirler verir. hamilelik yaşasın yaşamasın mutlaka bir diyeceği vardır herkesin. ben sadece iç sesimi dinledim ve tabi doktorumu.
neyseki şimdiye kadar sıkıntılı bir hamilelik geçirmedim. (başlarda çok da abartılı olmayan bulantılar dışında) şimdilik her şey yolundaydı umarım bundan sonrası da yolunda ilerler ve sağlıklı bir şekilde kavuşuruz birbirimize ♥ bir de alınan kilolar var tabi şimdilik 11 kilo aldım. baya yanaklı gıdıklı kollu bir göksuq var artık ama tabi ki kendimi öyle çizmiyorum. henüz hiç aşerme durumu da olmadı. bunca ay gecenin bir yarısı kalkıp saçmasapan bir şey için kocayı market market gezdirmek tek hayalimdi ama cık daha olmadı öyle bişiy.
son olarak isteyen herkesler bu duyguyu bir gün yaşar umarım. dinimiz amin
♥
3 Aralık 2013 Salı
bazen sadece çok sıkılırsın dostum!
bazen mutluluktan ağzım kulaklarımda iş yaparken bazen sıkıntıdan patlayarak çatlayarak yapıyorum. bazen saatler yetmiyor bazen dakikalar geçmiyor...
bir aralık ayı, günlerden salı, saatlerden mesai bitmesine 5 dk kala saatiydi. ofis 5 dk içerisinde boşalacak, zavallı göksuq herkese iyi akşamlar dedikten sonra karanlık ofiste tek başına kalacaktı. (istese ışıkları açabilirdi aslında ama sadece bilgisayardan süzülen ışık daha çalışkanmış gibi görünmesine sebep olduğundan bunu yapmayacaktı) sadece 15 dakiklık yolu yürümeye üşendiğinden 30 dakika boyunca yapayalnız bir şekilde parlak ekrana alık alık bakarak kocasının gelip onu almasını bekleyecekti...
30 Ekim 2013 Çarşamba
x
günler hızla ilerlemekte ve kahküllerim de aynı hızla fütursuzca uzmaktaydı...
toplasan toplanmaz, bıraksan gözüne giren bir acayip kahkül^^
tüm aktaracaklarım bu kadar.
4 Eylül 2013 Çarşamba
terslik işte!
geceleri uyumak bilmez sabahları uyanmak bilmezim...
işe sürünerek geliyor, saat dört civarı göz kapaklarımla mücadeleye giriyor, hatta bazen yenik bile düşüyorum... ekran arkasında çaktırmadan^^
27 Ağustos 2013 Salı
Dilan Bozyel
Gözünü çok sevdiğim fotoğraf sanatçısı...
dün sabah kendi ağzından anlattığı hikayesini paylaşmış. öyle sevdim ki içtenliğini ben çok konuşmuyorum herkes dinlesin istiyorum...
vidoeyu yüklemeyi başaramadım:( buraya tıkla izlenebilir^^
( üzerindeki elbiseye de ayrıca alkış diyorum. bayıldımm!)
21 Mayıs 2013 Salı
vasfiye teyze çizimim hakkında basın açıklaması:)
beni başka sosoyal paylaşım sitelerinden de takip eden arkadaşların bildiği gibi bizim vasfiye teyzeyi ilk izlediğim hafta gülmekten yerlere yatmamdan sonra bu illüstrasyonu yaptım. yaptıktan sonra hiç beklemediğim bir şekilde hızla yayılır oldu illüstrasyonum. en tatlı olanı da karakterin yaratıcısı olan mükemmmel performansıyla karakteri hayatımıza sokan gonca vuslateri'nin beğenip duvarına asmak istemesi oldu:) hatta onun isteği üzerine eyim karakterinin de bir illüstrasyonunu hazırlayarak kendisine gönderdim.
illüstrasyonlarımı yakından takip edenlerin çok iyi bileceği gibi benim iyi niyetli paylaşımlara asla bir tepkim olmamıştır. aksine mutlu olurum işim beğeniliyor, paylaşılıyor profil resimleri yapılıyor^^ bunlarla karşılaşmak çok hoş benim için. ancak bir nokta var. sen çizimimi alıyor imzamı yok ediyorsan durum başka. neyse hadi ona da göz yumduk diyelim açıkçası başta çok takılmadım. gülelim eğlenelim iki gün sonra unutulur diye bakıyordum fakat birden farklı bir yöne doğru kaymaya başladı olay. ben bile kendi çizimimi görmekten sıkıldım.
özellikle de benim emeğim üzerinden benim onayım alınmaksızın çizimin baskılarının yapılıp haksız kazanç elde etmeleri beni çok üzdü. bu ciddi bir suçtur. bir kere çizimlerimiz, fikirlerimiz, eserlerimiz meydana getirildiği an itibariyle doğal bir korumaya tabidir. neyseki bu konudaki haklarımız çok açıktır. fazla uzatmadan belirtmek isttediğim yakalayabildiğim haksız kazanç elde eden firmalara uyarımı yaptım. uyarımı ciddiye alan ve almayanlar oldu elbet. alanlarla tatlıya bağladık ancak almayanlar hakkında hukuksal bir süreç başlattık. ben adaletin yerini bulacağına inanıyorum ve sonuçları bekliyorum.
ben yoğun olarak çalıştığımdan bu haksız kazanç elde eden çoğu şirketten haberim yoktu. bana haber verip uyaran yine sosyal medyadan takipçilerim oldu. herkese verdiği destekten dolayı çok teşekkür etmek istiyorum:)
son olarak görüştüğüm şirketler içinde en düzgün çalıştıklarını düşündüğüm ve hatalarını en kısa sürede telafi eden www.buldumbuldum.com oldu. eğer vasfiye teyzeli kişiye özel ürünlere göz atmak isterseniz buradan gönül rahatlığı ile ulaşabilirsiniz diyor ve kaçıyorum:)
6 Mayıs 2013 Pazartesi
cacamela'nın özgesi ♥
geçtiğimiz cuma bu güzelliklerin sahibesi dj özge tığli ile tanıştık biz:)
kendisi hem grafik tasarımcı, hem takı tasarımcısı, hem dj, hem de çoook güzel bir hatun!
sosyal medyanın dört bir yanından takipleşiyorduk ama yüz yüze de tanışmak çok şeker oldu^^
Ankara Overall da programı vardı Özge'nin. uzunca bir zamandır gitmemiştik overall a. baya bir değişmiş enterasan bir yer olmuş! mekan bir yana tabi de özge ışık saçıyordu resmen.
biz çok sevdik onu (kalp). o kadar gittik eğlendik de bir kare bile fotoğraf çekmeyi akıl edemedik:( hep sonradan aklıma gelir böyle şeyler ve üzülürüm.
bu keyifli akşam ve misafirperverliği için çok tişkür ediyoruz kendilerine.
istanbul da sık sık yakalayabilirsiniz yakalarsanız da kaçırmayınız^^
4 Mayıs 2013 Cumartesi
13 Nisan 2013 Cumartesi
bi kuş!
bi miribah diyip çıkacaktım^^
çok bayıldığım program flash ile yeniden takılmaya başladım bugün.
minik bir deneme yabtım^^
uzun ve şirin animasyonlara el atma peşindeyim:)
15 Mart 2013 Cuma
hayat emekliye güzel değil de nedir?
her emeklilik hayalinde olduğu gibi benim babacımda da emekli olup sahil kasabasına yerleşme hayali vardı. şanslı ki hayalini artık gerçekleştirme imkanı buldu ve tası tarağı toplayarak bodrum a yerleştiler :(beni buralarda bırakıp hem de) ayrılmak hepimiz için kolay olmadı tabiki ama onların mutlu olması herşeye değer. bu kadar uzun ayrılıklara hiç alışık olmadığımızdan zırt pırt fotoğraflarımızı çekip gönderiyoruz birbirimize:)
ben de geçenlerde şekilde görüldüğü üzere çorba karıştırıp aç karnımızı doyurma telaşındayken annemden bir mesaj geldi. oh rakılar açılmış kafa çekiyorlar manzaraya karşı. tamam manzara harika ama her gün de keyif yapılmaz ki kardeşim.
neredeyse her akşam bir keyif halidir sürmekte. insan kendine acımıyor değil yani. akşam olunca kolumu kaldıracak halim kalmıyor benim. devrilip yatıyoruz erkenden. emekli adama hayat öyle mi hafta sonuymuş hafta içiymiş dert mi? canın ne zaman istese keyif senin.
hayatı tersine döndürdü bizimkiler. ah ah nerede o eski günlerimiz eskiden bizdik o sokaklarda fingir fingir gezen.
evde çorba yapan da annemdi.
yine annem karıştırsın evde çorbayı yaa banane. ben göndericem onlara gezip yiyip içerken fotoğraflar.
eskiden hep sarhoş olan da bendim. şimdi annem:)
hahhaah:D hayat çok acayip.
anneye not: anne blogumu okursanız kızma nolur bunu yayınladım diye. hehhe çok tatlı bence:)
not2: sizi çok seviyorum <3 p="">
not3: şarhaşmış yaa yirim:)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)