Parkeleri gıcırdayan evleri seviyorum. Burada da onlardan bulmuştum. Ama hepsine pimapen takmışlar. Parkeleri gıcırdayan eski evlerin pimapenle çirkinleştirilmesine prensip olarak karşıyım. Prensip mühim bir şey. Onun için 5.kattaki asansörsüz yeni daireyi tuttuk. Üniversitede hoca olan 90 yaşındaki kadının hatıralarının üstüne kapanıp, onların üstüne sokaktaki sesleri geçirmeyen pimapeni protesto ettik.
Şimdi o 5 kata bavulumu nasıl çıkaracağım? Prensiplerim de bir ucundan tutar herhalde artık.
İstanbul’dan dönüyorum da, annem bavulumu doldurdu. 23 kilo, hemen hemen aynı boydayız. Bavulun tekerlekleri olduğu için benden daha donanımlı aslında, o beni taşısa daha iyi olabilir. Zaten her şeyi de sığdıramadım, tarhana kavanozu yine dışarıda kaldı mesela. Geçen defa da yine aynı tarhana dışarıda kalmıştı, çayla tarhananın maçında çay 2-0 önde.
Neyseki havaalanında Roman bekliyor beni. Roman bu şehirdeki İngilizce konuşan tek taksici. Aynı zamanda kankam. Bulamadığım her şeyi Roman arayıp buluyor benim için. Uçaktan iner inmez, cep telefonuma ilk bibip, babamın mesajı; “indin mi kızım? eve varınca bize haber ver”, ikinci bibip, D’nin mesajı; “hoşgeldin, seni sevdiğimi bugün hiç söylemiş miydim?”. Üçüncü bibip, Roman’ın mesajı; “bavul için araba al, sen ufaksın taşıyamazsın”.
Yolda Roman önce Ukrayna’dan haberler veriyor, batan bankalar varmış, grivna daha da devalüe olmuş, benzine zam gelmiş, doğudaki ateşkese kimse uymuyormuş, haftasonu doğu Ukrayna’dan gelen birilerini arabasıyla Berlin’e götürmüş, birkaç saat arabada uyuyup tekrar Lviv’e dönmüş, euro artık çok pahalıymış, yolda çok para harcamasın diye karısı yanına yiyecek vermiş.
Sonra Türkiye’den havadisleri soruyor. Ne olsun be Roman diyorum, aynı bile değil çünkü her gidişimde daha kötü, gencecik kaybettiğimiz, erkek şiddetine, devlet şiddetine kurban verdiğimiz insanların resimlerinden billboardlar yapıp, isimlerinden afişler yapıp, gülerken çekilmiş fotolarından profil fotoları yapıp, “ölümsüzlüklerinden!” hashtag’ler yapıp, doğru şeyleri söyleyip yaşayıp gidiyoruz işte diyorum. Unutmamamız gerekenlerin sayısını artıra artıra öyle işte…
Aynı yani diyorum, bir nesil yaşlanamıyor. Ne tuhaf di mi insan yaşlanabildiği için kendine küsüyor diyor. O Putin’e Ukraynaca ağır bir küfür sallıyor. Putin’e hep aynı küfrü ettiği için anlamını biliyorum. Sakın sen söyleme ama diyor, gülüyoruz.
Tarhananın atıldığı bavulu Roman, 5 kat çıkarıyor. Annen damadına yemekler gönderdi kesin diyerek kendi kendine kocaman kocaman kahkahalar atıyor. Gideyim de benzin alayım, çok pahalılandı benzin çok diyor.