gorsel tv5monde.org |
Biz ise burada 1 senedir gözümüzü kapıyoruz seçimler, gözümüzü açıyoruz seçimler. Bizim için şimdiye kadar yaşadığımız en heyecanlı seçim dönemi oldu. Tüm sandıklar kapanmadan ilk sonuçların açıklanması yasak olduğu için günboyu tv'lerin üstünde geri sayım sayacına bakıp bir heyecan seçim sonucu izledik biz de. Artık bize ne oluyorsa.
Afrika'da malum seçimlerde pek öyle 1'den fazla aday olmuyor, sıkıyorsa olsun. Hadi bir babayiğit canina susadi "ben bu yaşıma kadar güzel güzel yaşadım artık göçsem de olur" dedi seçimlere girdi diyelim, diyelim ki seçim sonuna kadar hayatta da kaldı ve hatta seçmenlerin hepsi de kendilerinin ve ailelerinin ve kabilelerinin yeterince yaşadığını düşünüp bu adaya oy verdi, bu durumda da mevcut ve muhtemelen 100 yasindaki lider "hayır kabul etmiyorum oyların kaç çıktığı beni ilgilendirmez yine ben kazandım" der genelde. Ki biz -diğer tüm yabancılar gibi- Afrika maceramızın bütün ayaklarında her seçim öncesi birer tatillik bavul hazırlayıp (hooop içine önemli fotoğraf albümleri, manevi değeri yüksek eşyalarımızı vs'yi de koyup belli mi olur gidip de dönememek dönüp de bulamamak var) seçim günleri komşu ülkede mecburi sürgünde geçirmek zorunda kaldığımız için seçim havasına hiç giremedik.
İsviçre'de desen, internet yoluyla oy kullanıyorsun. Zaten en son oy kullandığımız konular da şunlardı: yıllık izinler 6 haftaya çıksın mı? (İsviçreliler buna topluca hayır dedi, söylemem yersiz ben evet dedim, gün olur devran döner lazım olur) Askerler haftasonları silahlarını kışlalarında bıraksın mı? (cevap veriyorum banene) İkinci ev almak isteyenlere vergi indirimi gelsin mi? (cevap veriyorum banene) Kitap fiyatları bütün ülkede sabitlensin mi? (cevap veriyorum ucuz olacaksa evet, pahalı olacaksa hayır) Gördüğünüz üzere heyecanlanacak seçim sonuçlarını izletecek bir atraksiyon yok.
Fakat Fransa'da mı öyle mi ya? İhanet, gözyaşı, skandal, kavga, entrika üstelik 1 seçim fiyatına 2'si bir arada (seçimler 2 turlu olduğundan dolayı). Yalan rüzgarı halt etmiş. Biliyorsunuz geçen seçimler tefrika halinde Sarkozy'nin karısının ihaneti, sonra boşanmaları, sonra onun Carla ile evlenmesi ile geçmişti.
Bu seçimler ise sosyalistlerin yıldız adayı Dominique Strauss Kahn'ın NY'da tecavüzle suçlanmasıyla başladı. Herkesin bildiği ama kimsenin konuşmadığı rezillikler silsilesi ortalığa dökülünce, NY öncesi "zararsız flörtöz bir beyefendi" sayılan DSK bir anda "utanç verici, rezil kart zampara" ya dönüştü. Apar topar Sarkozy'nin karşısına Hollande seçildi, bir nevi sırtından iteklenerek yarışa sokuldu. İkisi de antipatiklikte birbiriyle yarışan bu 2 aday kamuoyunda bir hayli terreddüt yaratırken bu arada Sarkozy ve Carla tefrikasının 2.bölümü yani bebekleri, Hollande'ın kilo vermesi, Hollande'ın sevgilisiyle evlenip evlenmeyeceği, Eva Joly'nin ruh haline göre renkli gözlükleri, fransız islamcı terörist vs derken bir anda dün yapılan ilk tur seçimlerınde turu kaybetse de partisinin ömründe almadığı kadar en çok oyu Marine Le Pen toplayarak seçimlere imzasını attı.
Dünya ırkçılar arası maskot yarışması düzenlense bu ünvanı en layıkıyla taşıyacak olan bu hanım seçim kampanyası süresince gözlerini berelte berelte o kadar saçma sapan şeyler sayıklıyordu ki korkmayı bırak, ciddiye alınacak tarafı yoktu oysa ki. Irkçı sayıklamalarını saklamadan, filtrelemeden paldır küldür devlet televizyonlarından kafasında kelebek tokasıyla böğürdükçe biz de hem hayretler içinde kalıyor hem de bu absürdlüğün oy toplamayacağından emin sol bloğun sempatik (biraz mahallenin yarım akıllısı kıvamında) adayına şans veriyorduk. Ne de olsa Avrupa'da ırkçılık bizdeki gibi şuursuzca ve fütursuzca ortalıklara dökülen birşey değil daha çok her yana çekilebilecek cümlelerle makyajlı sunulan, utanılacak birşeydir. Dolayısıyla aşırı sağın hiç almadığı kadar oy toplaması herkesi çok şaşırttı. Düşünün ki "Le Pen Destekçileri Vakfı" başkanı pek ünlü bir avukat bile dün TV'de "biz de çok şaşırdık bu kadarını beklemiyorduk" diyordu.
Yani özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin ülkesi de Avrupa'da aşırı sağın koynuna giren ülkeler arasına katıldı. Her 5 kişiden biri Le Pen'e oy verdiğine göre bugün Fransa'daki tüm ofislerde de herkes birbirine bakıp "acaba o mu yoksa şu mu?" diyor olmalı. Ve biz de yavaş yavaş pılı pırtıyı toplayıp dünyanın ırkçılığın olmadığı, uzak bir köşesine hafiften uzasak mı diyoruz (öyle bir yer varsa)