skip to main |
skip to sidebar
Düşünün siz Kültür Bakanı'sınız, üyesi olduğunuz kabinenin başı bir san'at eserine "ucube" diyor.
Emrediyor "Yıkın bunu !"
Yerel idare "şak" diye emri alıyor her işten önce "tak" diye yıkım ihalesi yapılıyor, heykelin yanına bir darağacı kuruluyor. Önce kafası alınıyor.
Ve yıkım devam ediyor..... Siz de o devletin Kültür Bakanı'sınız. Üstelik sol kökenlisiniz....
Allah kimseye böyle bir kader, böyle bir keder vermesin....
Ben olsam o dakika istifa eder hiç olmazsa tarih önünde "yapabildiğim budur arkadaşlar" diyebilme fırsatına kavuşurdum, ama koltuk şu seçimlere sayılı gün kalmışken bile hala çok tatlı demek ki... Bakalım bakan eğer seçlirse yeni kabinede de yerini aynen alacak mı????
Ama şu anki durumuna vah ki ne vah...
Yahu, şöyle bir bakıyor musunuz? haberlere, TV'lere, gazetelere falan....
Etrafta olan bitene, duyduklarımıza, gördüklerimize, herşeye... herşeye...
Rahatsız, huzursuz, keyifsiz, hep kavga halinde bir millet olduk iyice.
Araba ile yan yoldan çıkıyorsunuz, soldan gelen öyle bir geliyor ki, sanki size çarpacak, hani atik davranır yola girerseniz, sizin arabaya bir kaç santim kala aniden duruyor, yani "lan ben sana yol vermezdim ama" "hatta bir dokusam ne rahatlıyacağım" edasıyla. Üstelik suratta binbir küfürler eden bir ifade...
Saygısız, hazımsız, gün geçtikçe iyi niyetten yoksun bir millet olduk....
Amerika'lılaştık desem değil, Avrupa'lı hiç değiliz, Asya'lılığın o mağrur sakin duruşu da yok, Akdeniz'liliğin, o efe duruşu da değil bu, eskilerin tabiri ile bir hercümerç, özellikle bu son 8-9 yılda gittikçe dibe vuruyoruz insanlık açısından...
Aslında durumumuz şudur : Deveye sormuşlar, boynun neden eğri diye; nerem doğru ki demiş....
Bloglar açılmış diye duydum, doğru mudur?
"Biz istesek bunların karşısına 5 bin 10 bin genç koyarız ama ......"
Aması mı var? demek ki isteseniz yaparsınız...
Demek ki aklınızda bunlar olabiliyor da yapmıyorsunuz.
Demek ki o akılda daha neler neler var...
Demek ki ileri demokrasi bu...
Bir demokratın değil söyleminde, aklında bile bulunmayacak şeyler bunlar...
Ben gene şu mısraı içimden tekrarlıyayım.
Mani oluyor halimi takrire hicabım
Ağzım var konuşurum, her istediğime, kendime göre, ortam koşullarına göre ayarlanıp istesiğim lafı ederim.
Kağıttan okursam gene biraz daha insaflıyımdır, ama hazırlıksız olursam ağzıma geleni söyleri.
Zira ben ne dersem o olur arkadaş....
Hele eşe dosta havalanacaksam o zaman ağzımın hiç ayarı olmaz, Allahtan beni binleyen eş dost ta hemen benimle gaza gelir, gaza gelmeyenler saldığım korkudan tırsıp susar..
Hiç düşünmem söylerim, sonrası allah kerim, gerekirse ben onu kastetmemiştim falan der kazı çeviririm..
İcap ederse göz yaşı dökerim gene istediğimi söylerim...
Küfüre benzer laflar bile ederim hiç umursamam ...
Çevremde beni bozacak adam olmadığından daha da rahat gürlerim hamdolsun...
Canımı sıkmayın bak fena yaparım haaaa...
Haber CNN Turk'ten, okuyun da şaşırın ( yooo şaşırmayın zaten bildiğiniz birşey bu)
Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI), Türkiye'deki "basın özgürlüğü" ile ilgili yayımladığı basın açıklamasına göre Türkiye, 57 tutuklu gazeteci ile Çin ve İran'ı geride bırakarak, "gazeteci hapsi listesi"nde 1 numaraya oturdu.
(DHA) -- Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'ndan (AGİT) elde ettiği raporu yayımlayan IPI açıklamasında, "Türkiye, halen 57 gazeteciyi cezaevinde tutmaktadır. Bu sayıda tutuklu gazeteci dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Geçtiğimiz Aralık ayında liste başı 34'er tutuklu gazeteci ile Çin ve İran çekmekte iken Avrupa Birliği adayı Türkiye beş ay sonra bu sayıyı neredeyse ikiye katlamış ve ülkenin basın özgürlüğü taahhütleri ve demokratik imajının meşruiyeti konularında soru işaretleri yaratmıştır' görüşlerine yer verdi.
Hapsedilen gazeteciler arasında, hükümeti devirmeyi amaçlayan silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlanan IPI Dünya Basın Kahramanı Nedim Şener'in de bulunduğuna değinen IPI, AGİT Medya Özgürlüğü temsilcisi Dunja Mijatovic'in Türk yetkililere çağrıda bulunarak ülkedeki medya meşruiyetinin AGİT basın özgürlüğü taahhütlerine uyumlu hale getirilmesini istediğini bildirdi.
IPI açıklamasında, "Dunja Mijatovic, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na bir mektup yazarak, yapılan bu araştırmanın medyada meşruiyet reformunun gereksinimine işaret ettiğini vurgulamış ve bunun gerçekleşmesi için destek önerisinde bulunmuştur" dedi.
Türkiye'de, gazetecilerin hapis cezalarına çarptırılmaları ile sonuçlanabilecek tahminen 700 ile 1000 adet dava bulunduğuna dikkat çeken IPI, Mijatovic'in "Sadece bu davaların sayısı Türkiye'de gazetecilik yapmayı belirleyen yasa maddeleri hakkında son derece önemli sorulara yol açmaktadır. Bu da hapishanede bulunan gazeteci sayısının artmasından duyulan kaygıyı daha da artırmaktadır" şeklindeki saptamalarına yer verdi.
IPI, Mijatovic'in hazırladığı raporda, hükümetlerin terörle mücadele gereksinimleri olduğu, ancak ulusal güvenlik olgusunun basın özgürlüğünü kısıtlamak için dayanak olarak kullanılmaması gerektiğinin altının çizildiğini vurguladı.
Raporda, tutuklu gazetecilerin çoğunun Terörle Mücadele Yasası ya da TCK'nın "belli amaçlarla silahlı örgüt kurmak", "yönetmek ya da üyesi olmak" suçlarından tutuklu bulundukları bildirildiğine değinen IPI, raporda savcıların son derece uzun hapis cezaları istediklerinin de belirtildiğini dile getirdi.
Açıklamada, IPI Yönetim Kurulu Üyesi ve IPI'ın Türkiye Ulusal Komitesi başkanı Ferai Tınç'ın, “Bu gazeteciler Türkiye'nin anti-terör yasası nedeniyle içeridedirler. Bu yasa Türkiye'de basın özgürlüğünü tehdit eden bir yasa haline dönüşmüştür. Araştırmacı gazeteciler bu yasanın tehdidi altındadır. Biz bunu kabul edilemez buluyoruz. Hükümetten bu yasayı değiştirmesini istedik ancak maalesef hükümet profesyonel gazeteci kuruluşlarının sesini dinlememektedir" sözlerine de yer verildi.
IPI Direktörü Alison Bethel McKenzie'nin, “Doğu ile batının kesişme noktasındaki Türkiye kültürel mirasa sahip başlıca bölgesel güçtür. Ülkenin bu köprü rolü IPI yıllık Dünya Kongresinin 2007 yılında İstanbul'da yapmasını sağlamıştır" sözlerine de yer veren IPI, McKenzie'nin 'Türkiye'nin tarihinden uzaklaşarak dünyada hiçbir ülkede olmadığı kadar fazla sayıda gazeteciyi hapse atması kendisine zarar vermektedir. Türk hükümetinden basın özgürlüğüne saygı göstermesini ve işlerini yaptıkları için tutuklanan gazetecileri serbest bırakmasını talep ediyoruz" dediğini bildirdi.
Yurdumuz son sekiz hatta dokuz yılda bir sürü şampiyonluklar, liderlikler, eş başkanlıklara sahip oldu, İşte benzin fiatından sonra birinci olduğumuz bir konu daha, şampiyonluğumuz "hayırlara vesile olsun" amiiiin!!!
Cimbom'luyuz ya, gene rekor kırdık ; nasıl mı ??? :
Süper Lig'de tarihinin en kötü sezonunu geçiren GS, aldığı yenilgilerle Türk futbol tarihine de geçti.
Ligde bu sezon 14'üncü yenilgisini 3-0'lık skorla Antalya deplasmanında alan Cim Bom, bitime yedi hafta kala üç büyükler içerisinde bir sezonda en çok yenilgi alan takım rekorunu kırdı.
Galatasaray, ligde önceki hafta sahasında Fenerbahçe'ye 2-1 yenilerek, ezeli rakibinin bir sezondaki 13 maçlık yenilgi rekorunu egale etmişti.
Üç büyük İstanbul takımından Fenerbahçe 1987-1988 sezonunda toplam 13, Beşiktaş 1997-1998 sezonunda 12 yenilgi almış.
Oleeeey oley oley oleeeey, şampiyoooon cim bom boooom...
Hiç yakışmadı sayın Baykal, sokaktaki adam bu tür hitaplarda bulunabilir ama siz ? hayır....
Özellikle refikinizin bu tür davranışlarını nasıl kınıyorsam sizin de bu davranışınızı aynı şekilde kınıyorum..
Anladığım kadarı ile geri adım atmışsınız bugün ama iş işten geçti laf bir kere ağızdan çıktı...
Seçim meçim deyip sakın bir daha yapmayınız... Efendiliğimizi bozmayalım, halkın en çok sükünet ve huzura ihtiyacı var....
Haberi Milliyetten okudum, genelde de her sitede aynı yazı var ama ben size ulaştırayım. Haberiniz olsun da ayağınızı denk alın.. Hatta allah hepimizi korusun ....
TBMM’ye gelen tasarı yasalaşırsa, bir internet sitesinde bir kişi hakkında yüklenecek bütün bilgiler haberleştirilebilecek. Hukukçular, buna, “Kişiye bir kez daha zarar verilecek. Kişi itibarsızlaştırılacak. Özel hayatın gizliliği suçları fiilen ortadan kalkacak” gerekçesiyle karşı çıktı
Yasadışı dinlemelerin önlenmesi ve gazetecilerin soruşturmaları haberleştirmeleri nedeniyle ceza almasının engellenmesi amacıyla çıkartıldığı belirtilen, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilerek TBMM Genel Kurulu’na sevk edilen tasarı yasalaşırsa, özel hayatla ilgili bilgilerin haberleştirilmesi suç olmaktan çıkacak.
İsmi bile bilinmeyen bir internet sitesine, bir kişi hakkında yüklenecek bütün bilgiler, burada ifşa edildiği gerekçe gösterilerek istenildiği gibi haberleştirilebilecek. Tasarının, ifşa ile ilgili bölümünün gerekçesinde, bu konuda hiçbir açıklayıcı bilginin yer almaması dikkati çekti.
NE GETİRİYOR?
Tartışılan tasarıda, şu düzenlemeler yer alıyor:
- TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek tasarı, TCK’nın yasadışı dinlemelerle ve adil yargılamayı etkilemeyle ilgili maddelerinde değişiklik öngörüyor.
- Tasarı ile özel hayatın gizliliğini ihlal, yasadışı dinleme cezaları artıyor.
- Buna karşılık tasarıda, özel hayatın gizliliği konusunda endişe verici çok sayıda düzenleme bulunuyor. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçları için “bu fiillerin hukuka aykırı olarak işlenmesi” kriteri getiriliyor. Tasarının gerekçesinde ise istihbarat faaliyeti çerçevesinde, hakkında suç isnadı bulunmayan kişiler arasındaki telefon konuşmalarının dinlenmesi ve kayda alınmasının suç oluşturmayacağı ifade ediliyor.
Gerekçede, bu kayıtların, soruşturma sonunda iddianameye konularak kamuya açık hale getirilmesinin de suç oluşturmayacağı vurgulanıyor. Bu durumda, hem suç işlemiş kişilerin özel hayata ilişkin konuşma ve bilgilerinin iddianamelere girmesi, hem de istihbari dinleme sonunda konuşmaları kayda alınan ve hakkında suç isnadı bile bulunmayan kişilerin konuşmalarının yayımlanması suç oluşturmayacak.
HABERLEŞME KOLAYLIĞI
- Tasarıyla özel hayata ilişkin görüntü veya seslerin ifşası, 2 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılıyor ancak ifşanın hukuka aykırı yapılmaması halinde ceza verilmeyeceği belirtiliyor. Tasarının gerekçesinde de kayıtların iddianameye girmesi “hukuka uygunluk” kriteri olarak gösteriliyor. Bu da özel hayata ilişkin görüntü veya seslerin iddianamede yer alması halinde istenildiği gibi haberleştirilebileceği sonucunu doğuruyor.
BİR KEZ İHLAL YETERLİ
- Tasarıya göre, haberleşme ya da özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edilen kayıt, bir kere ifşa edilmişse, sonradan haber yapılması suç oluşturmayacak. Haber verme sınırları aşılmaksızın ifşa edilen yasadışı dinleme ya da görüntü haber yapılabilecek. Yasadışı dinleme kaydı, seks kaseti ve benzeri yasadışı materyallerin tamamı, herhangi bir siteye yüklendikten sonra haberleştirilebilecek.
AÇIKLAMA YAPMAK SUÇ
- Yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs suçunun kriterleri değiştirildi. Buna göre, “gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek için yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs” ceza nedeni olacak.
Mevcut düzenlemede ise taraflardan biri lehine veya aleyhine karar çıkartmak etkilemeye teşebbüs suçunun unsuru sayılıyor.
ÖZEL HAYATIN İFŞASI ŞU ANDA DA YAPILIYOR
Deniz Baykal’ın Avukatı Muzaffer Yılmaz: ’Tasarının yasalaşması halinde özel hayatın ifşası, iddianameye giren konuşmaların, dinlemelerin haber yapılması ve görüntülerin yayınlanması suç oluşturmayacak. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Yılmaz şu yanıtı verdi:
“Bu şu anda zaten yapılıyor. Yani bundan dolayı sadece gazetecilere ilişkin tazminat davası çıkıyor. Yargıtay, zaten basın özgürlüğü anlamında çok geniş yorumluyor. Tazminat davalarında da ceza davalarında da öyle. Kanun metnini gördükten sonra değerlendirmek daha doğru olur. Çıksın, kanunlaşsın ondan sonra daha detaylı değerlendirmek mümkün olur.”
OYSA; AİHM’NİN KARARI ÖZEL'İ KORUYOR
İtalyan Sosyalist Partisi lideri ve bir dönem başbakan olan Benedetto (Benito) Craxi hakkında 1994’te “Temiz Eller” operasyonu kapsamında çok sayıda dava açıldı. Craxi, bu süreçte Tunus’a kaçtı. İtalyan polisi Craxi’nin tüm görüşmelerini dinledi. Telefon kayıtları, savcılık tarafından mahkemeye delil olarak sunuldu. Savcı, bu telefon kayıtlarının bir bölümünü duruşmalarda da okudu. Bu kayıtlar basına da yansıdı. 1998’de 4 yıl ceza alan Craxi, yayımlar nedeniyle AİHM’ye başvurdu. Craxi, özellikle özel görüşmelerinin dava dosyasına konulmasının hak ihlali olduğunu savundu.
2000’de Tunus’ta yaşamını yitiren Craxi’nin AİHM’deki davasını ailesi sürdürdü. AİHM, davayı 2003’te sonuçlandırdı.
Kararda, Craxi davasında, basında çıkan bazı telefon görüşmelerinin tamamen özel nitelikte olduğu, suçlamalarla ilgisinin bulunmadığı ya da çok az ilgisinin bulunduğu anlatıldı. Konuşmaların yayınlanmasının “sosyal ihtiyaç”la ilgisinin olmadığının vurgulandığı kararda, “Başvurucunun haberleşmesine saygı hakkına yapılan müdahale orantılı değildir” denildi.
Kararda, görüşme tutanaklarının duruşmada okunmasının hukuka uygun olmadığı vurgulandı ve İtalya, Craxi’nin ailesine 6 bin euro tazminat ödemeye mahkum edildi.
Yahu bu arada "Deniz Feneri" soruşturması ne oldu haberi olan var mı