30 Eylül 2008 Salı
:((
Şimdi çok hırıltılı nefes alıyor, hatta tıkanıklık yüzünden doğru düzgün ememiyor.
Gece sürekli uyandı durdu.
Kendime çok kızıyorum gece banyo yaptırdığım için. Şimdi uyuyor ama bir türlü deliksiz uyuyamıyor.
Babasının da benim de canımız sıkkın.
Umarım çabucak iyileşir.
29 Eylül 2008 Pazartesi
anne beni arda'ya götür
Hafta sonu arkadaşımız Arda'yı görmeye gittik. Yanyana oturttuk onları.
Allahım nasıl şekerlerdi. Arda Çınar'ın dizine elini koydu "Dostum iyi ki geldin" der gibi.
Çınar da habire Arda'yı ellemeye çalıştı. O da hiç tepki vermeden öyle Çınar'a baktı durdu yavrum benim.
Arda annesinin yemeklerini şapır şupur yerken Çınar 2-3 kaşıktan sonra yine meyve püresini yemeyi reddetti. Sonra Burcu teyzesi yedirmeyi denedi ama Çınar sürekli kıpır kıpır modunda olup kafayı çevirdiği için püreyi Çınar'ın gözü yedi. Çok zıpır çoook. Afacan Osman'ım benim.
Yemek işi çok da kötü değil artık aslında. Sebzelere alıştı biraz. Kahvaltıyı ayrı ayrı veriyorum alışsın diye ama çok sevmedi. Halbuki en lezzetli öğün kahvaltı. Meyve ve yoğurdu da bazen bitiriyor bazen yemiyor. Emme zamanına göre değişiyor. Annesi gibi sebzeci olacak sanırım.
Biraz sancılı da olsa alışacak inşallah ek gıdalara.
27 Eylül 2008 Cumartesi
Ay hangi elimle ölçsem bilemedim!?!
Çınar eline aldığı herşeyi elden ele geçirmeyi seviyor.
Onun için herşey potansiyel oyuncak olduğu için bu sefer cetvelle elden ele geçirme çalışmaları yapıyor.
24 Eylül 2008 Çarşamba
büyüyorum, değişiyorum
Gönderen
Sermin
zaman:
06:06
5
yorum
Etiketler: Ne zaman neler öğrendim?
Galactica-1
Yemek yemeyen çocuk zor olurmuş derlerdi de nasıl yemez diye düşünürdüm.
Gördüm ve tecrübeyle sabitliyorum nasıl olduğunu.
Yemek yiyeceğini anladığı anda ağlamaya ve sesini kalınlaştırarak kızar gibi sesler çıkarmaya başlıyor.
Karşısında bilimum hokkabazlıklar yaparak, güldürerek yedirmeye çalışıyorum. Bir kafamın üstünde durup, dönmediğim kaldı. Göbek bile attım dikkatini dağıtayım da yesin diye.
Bir ara bakıyorum 2-3 kaşık arka arkaya yemiş oluyor. Seviniyorum tabii.Alkışlar, yuppiler, oley oleyler, şarkılarla ödüllendiriyoruz.Arkasından "Sen öyle zannet" der gibi bakıyor ve ağzından yediklerinin hepsini çıkarıyor.Meğer ağzında biriktiriyormuş sıpa.
Yememek için ağzını sıkı sıkı kapatıyor. Gülünce vereceğimi öğrendiği için ağzını açmadan gülümsüyor. Başlıyor bağırmaya. Çok gergin ve stresliyim bu yüzden.
İlla ki emmek istiyor. Ardından emziriyorum. Emerken "hııı hııı" diye sesler çıkarıyor içli içli, sanki "hah işte benim istediğim bu" der gibi.
Galactica savaşlarının 1. bölümüne başlamış bulunmaktayız. Hayırlı olsun.
23 Eylül 2008 Salı
Çadırımın üstüne şıp dedi damladı
6 ay öncesine kadar fiili olarak evde bulunmayan bebiş, çıktı geldi ve ayakkabılarıyla, masadaki yeriyle, yatağı, yastığıyla evde bir yer edinmeye başladı. Yakında televizyonun kumandasına da ortak olunca tamamdır demek. Bu evde istekleri olan iki kişi değiliz artık. 3. bir kişi var evde.
Onun da fikri var, onun da istekleri, istemedikleri var, var olacak.
Vay be diyoruz hala. Hala hiç yokken gelip, pat diye düşüverişine hayatımızın ortasına ve birden bire tüm hayatımız oluverişine inanamıyoruz.
Sadece çoğalmakla aile olunmaz ama anne, baba ve oğul şeklinde oluşturduğumuz 3 kişilik ailemiz umarım bir gün daha da kalabalıklaşıp 4 kişilik daha büyük bir aileye dönüşür.
22 Eylül 2008 Pazartesi
Çekil Orkun Abi ben geliyorum!
Baba tarafından tek kuzen Orkun abimiz. Ama nedense Orkun'la yıldızları bir türlü barışmadı Çınar'ın.
20 Eylül 2008 Cumartesi
Sonbahar gelmiş peeeh!
Yağmurluğumuzu giyip yağan yağmuru yakalamak ve ilk kez yağmurla tanışıp damlaları yüzümüzde hissetmek için bahçeye çıktık.
Biz çıktığımızda yağmur damla damlaydı ve sonra kesildi.
Bekledik bekledik ama tekrar yağmadı.
Biz de atıştıran yağmurun su birikintilerine damlamasını ve orada oluşan halkacıkları izledik.
Hiç gözünü ayırmadan seyretti Çınar hareket eden halkaları.
Şimdi tekrar yağmur yağmasını bekliyoruz, yağmurla tanışmak için heyecanlıyız.
18 Eylül 2008 Perşembe
6 aylık oldum

Doktorumuz bize uzun bir program yazdı verdi.
İlk önce meyve püresi, yoğurt ve sebze püresi ile başlıyoruz. Biz zaten 2 aydır yavaş yavaş yiyeceklerin tatlarına bakmaya başlamıştık.
Ama bugün resmen başladık.

Sanki yiyecekmiş gibi bir tabak dolusu üzüm, elma, havuç, şeftali püresi hazırladım ona.
Birkaç kaşıktan sonrasında püreyi o mu yedi, önlük mü yoksa ayakları mı anlamadım.
Sürekli çıkardı. Üstüne bir de ayağını sürekli ağzına götürmeye çalıştı. Ayakları, elleri, üstü, yüzü, her tarafı meyve oldu. Neresini sileceğimi şaşırdım.
Ama suyu çok sevdi. Verdikçe ağzını açtı istedi.
Alışır herhalde. Üstüne çok gitmedim.
Böyle böyle geçecek yeni aylar, yeni yaşlar, yeni dönemler.
Yarı yaşın kutlu olsun minişim.

Gönderen
Sermin
zaman:
15:48
6
yorum
Etiketler: Ay Ay Gelişim, Beslenme
17 Eylül 2008 Çarşamba
Entel dantel Çınar
Üniversitedeyken çocuk edebiyatı dersinde hocalarımızın tavsiye edip de aldıklarım, yurtdışındaki yabancı yayınevlerinden özellikle isteyip getirttiklerim, elime geçtikçe aldıklarım derken koca bir kitaplığım(-ız) oldu. Tabii artık benden çok Çınar'ın kitapları onlar. Meğer ben onları oğluşuma saklamışım.
Şimdi Çınar onları ısırıp, kırıştırmaya çalışırken içim gitse de veriyorum istediğini yapsın. Kağıdın kokusunu alsın, sayfalarına, kapağına dokunsun, yalasın tadına baksın, yırtsın istediği gibi keşfetsin onları. Ama önce dinlesin. Onlardan öğreneceğini öğrensin bir yandan da.
Büyüdüğünde elinde bir kitapla gelip "Anne bunu bana okuuuuu!" desin istiyorum. Kitaplar en iyi arkadaşları olsun.
Umarım...Umuyorum..
15 Eylül 2008 Pazartesi
Arabası var güzel mi güzel, Şoförü de var özel mi özel.
Hafta sonu akşam üstü hava çok esintili, sitemiz ise normalden daha fazla esintili olduğu için şapkamızı takıp indik bahçeye. Çınar yine bahçeye çıkınca cool takılmaya başladı. Kolunu bile kıpırdatmadan öylece etrafı seyretti. Yanına gelenlere zor zahmet gülümsedi, o da herkese değil.
Arabasına binince nedense bi havalı oluyor bi havalı oluyor yanına yanaşabilene aşkolsun. Ama oradan alıp da kucağıma alınca bir anda canlanıyor. Gülümsemeye falan başlıyor.
Erkek değil mi işte arabasına binince kendini birşey zannediyor şimdiden :) Araba olsun da çamurdan olsun. Bunun da 4 tekerleği var. Direksiyonu yok ama özel şoförü var.
Lalling
İlk önce de-de dedi bir kez ve bir daha tekrarlamadı.
Sonra ba-va-ba-va-va gibi b-v arası bir sesle sürekli hece tekrarları yapmaya başladı.
Şimdi sürekli kendi kendine konuşuyor , ses oyunları yapıyor çokoprens.
Bugün ilk kez yüzüstü uyudu ve yine ilk kez kendi kendine uyuyakaldı.
Banyo suyunu ayarlamak için içeri gidip geldiğimde uyumak üzere buldum onu. Çok geçmeden de uyudu.
5 gündür kabızlık çekiyordu. En son bugün doktorumuz fitil önerdi. Bunun üzerine sürekli bezini doldurdu.
Sanırım bu onu çok yordu ve bitkin düşürdü.
Gönderen
Sermin
zaman:
04:43
4
yorum
Etiketler: Ne zaman neler öğrendim?, Uyku
12 Eylül 2008 Cuma
Erkekim
Sonbaharın gelmesiyle beraber bütün yazı geçirdiğimiz kolsuz atlet bodylerimizden kurtulduk.
Yazın sıcakta ben bile giyinmeyi istemezken, kolu, bacağı sürekli hareket halinde olan bebişimin rahat hareket edebilmesi ve terlememesi için minumum giyindik. İyi de ettik.
Sıcaklarda kendileri gayet ince giyinip çocuklarını kat kat giydirip çocuklara işkence yapan annelerden olmak istemediğim için hep kendim gibi giydirdim oğluşu. Hem çok sıcağa alışıp en ufak bir soğukta hasta olmaması hem de kendi vücut ısıma göre alıştırarak üşüyüp, terleme ölçütü olarak kendi vücudumu baz almak istedim ve Çınar da buna alıştı sanırım.
Bir de herkes erkek çocukların sıcağı sevmediğini söyleyip durdu. Bunu o kadar çok kişiden duydum, doğrudur diye düşünüp neredeyse hiç çorap giydirmedim.
Bundan dolayı 3-6 ay arası pantolonlarımızı, gömleğimizi hiç giyemedik. Havalar soğur soğumaz hemen çektik kotumuzu, gömleğimizi düştük yollara.
Bir anda bodylerden kıyafetlere geçiş yapınca gözümüze çok büyük geldi oğluş.
Kocaman erkek olmuş Çınarım, fındığım kocaman.
11 Eylül 2008 Perşembe
Turist Ömer


Madem uykun var, arabada rezillik içinde uyuyorsun da, evde güzelim rahat yatağına gelince niye uyanırsın anlamam. Küçükken de kucağımda iki büklüm uyur, yatağında uyumazdın. . Rahat batıyor bizimkine :))
9 Eylül 2008 Salı
Biliyorum biliyorum çok tatlılar!
Önce ayaklarını, şimdiyse onların tadını keşfetti Çınar.
Ben tadına ondan önce bakmıştım. Çooooooook lezzetli ve tatlılar.
Bir ara oruç ve gezme bitkin kıldığı için oğlumla ben babasına göstermeden içeceklerimizi içtik.
Anladık ki ramazanda gezmek zor oluyormuş.
Biz de biraz abartmış olmalıyız ki Çınar da akşama bitkin düşmüştü. Bir gün içinde çocukla 5 farklı yere gidip, arabadan inip, binip baza, ferforje bakıp, babaanne, dedeyi ziyaret edip, alışveriş merkezinde terlik, ayakkabı alıp, arkadaşa uğrayıp bir emaneti alıp, oradan da Real'i gezmeye gidince bizimle beraber o da yoruldu yattığı yerden.
İftarda biraz mızmızlansa da bu yorgunluğun üstüne bunun hakkı olduğunu düşünüp biraz alttan aldık Çınar Beyi.
İstediklerini yaptık kendimizi suçlayarak. Kucakta uzun uzun oturdu Çınar.
Bunun üzerine çocukla oyuncakçıya gitmenin nasıl birşey olacağını düşündüm. Büyüyünce onun istediği şeyleri alıp almama konusunda şimdiden Serkan'la çok tartışıyoruz, bu durum faaliyete dönüşünce nasıl ortak noktayı bulacağımızı bilemiyorum. Gerçi çocukla oyuncakçıya gitmişsen en azından bir tane oyuncak almayı garantilemişsin demektir. Yoksa çocuğun kursağında bırakmaya gidilmez oyuncakçıya di mi?
Kesinlikle her istediğini elde etmiş doyumsuz ve mutsuz kuşak çocuklarından olmasını istemediğim oğlumun babası ise fazla! duygusal yaklaşıp onun her istediğini alacağını söylüyor. Hararetle bu konuda tartışır buluyoruz kendimizi daha ortada fol yok yumurta yokken.
En sonunda Serkan "Yine bilimsel konuşmaya başladın. Anlamam ben çocuk gelişiminden, eğitiminden. Alacağım işte ne isterse." diyip tartışmaya son noktayı koymuş oluyor.
Neyse, el mi yaman bey mi yaman göreceğiz ilerleyen senelerde.