İki yaz evvel içine marangoz kaçıp evdeki mobilyaların ayaklarını kestiği o dönemden sonra coca uzun zamandır marangozluk döngüsüne girmemişti. Bu arada içine birkaç kere bahçıvan, mandıracı, fotoğrafçı, maketçi, balıkçı kaçıp sayısız deneyde bulundu tabii. Ama bunların hiçbiri günlük yaşamımızı marangozluğu kadar etkilemedi. Bir süredir evdeki peynir yapımlarımızın devam etmesinin yanında coca yeni bir aşka daha yelken açtı.
Salonumuz çok büyük ve altımız boş olduğu için yeteri kadar ısınamıyoruz ve çocukların odaları yeterince ısınmıyor diye birkaç aylığına salonu kapattık. Zaten çocuklar erken yattığı için akşamları kocayla mutfağa bir koltuk atıp orda takılmaya başladık. Önce takılmaya sonra mutfakta yaşamaya dönüştü bu iş. Taşındığımızdan beri evdeki ihtiyaçlarımız da bitmeyince kocanın içindeki ''ben bunu da yaparım'' canavarı tekrar çalışmaya başladı ve ben daha ne olduğunu anlamadan mutfağa bir sedir hatta divan yapma çabalarına girişti. Hakkını vermek lazım gerçekten elinden bu işler geliyor. Neyse planlar indirdi, hesabını kitabını yaptı. Sonra salonu çalışma alanı olarak kullanmaya karar verdi ve 1 hafta yüzünü görmedik. Kesti, biçti, boyadı hatta minderlerini yaptırdı ve bize bir divan yaptı. Fotoğrafda gördüğünüz divan işte, oldukça da güzel oldu. Ece'yi referans alarak boyutlarını da görebilirsiniz ki baya da bildiğin iki kişi yayıla yayıla akşamları burda takılabiliyoruz artık. Şimdi sırada çocuklara yatak, dolap, balkona servis masası, girişe oturak var. Listeyi eline verdim bile. Blogumu takip edenler bilir Ela minikken ona bir de bisiklet yapmıştı zaten, yani şaşırmadık tabi ama bu ruhunun cortlaması şu an çok işimize yarıyor diyebilirim.
Uzun zamandır kendi işlerimin de yoğunluğundan pek vakit bulamıyordum bu da bloguma dönüş yazım olsun.