Baba!
her yılbaşında
sana söyleyecek
bir tek
sözüm var :
"Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yıllar..."
Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım...
N.Hikmet
Seni çok seviyorum babacım, nur içinde yat, mekanın cennet olsun, Peygamberimizin cennetteki komşusu ol...
Babam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Babam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
28 Temmuz 2012 Cumartesi
Babasızlık
6 yıldır babasızım ben, babam olmadan geçen 6 yıl, özlemle, acıyla, gözyaşıyla, duayla geçen 6 yıl… Mezuniyet, bayram, düğün, doğum, babalar günü… hepsi mutlululuk verici, hepsi bir o kadar can yakıcı… Hep bir yanım eksik, hep boynum bükük… Böyle günlerde babasızlık daha da ezici, daha da belirgin… “babasızlık”… ne çirkin bir kelime… Baba gibi harika bir kelimenin sonuna eklenen “sız” eki kelimeyi nasıl da berbatlaştırıyor… babasızlık…
Arkadaş sohbetlerinde ağlamaya dair hiçbir belirti yokken, gülüp eğlenirken, birden, ansızın, babanın sıklıkla kullandığı bir cümleye benzer bir cümleyi duyup gözyaşlarına boğulmakmış babasızlık…
Mezarından alınan bir avuç toprağı, gözlüğünü, yatağında doğrulamadığından su içmek için kullandığı son pipeti, saatini, babalar gününde hediye ettiğin traş takımını, en sevdiği kravatı, üzerinde el yazısı bulunan bir parça kağıdı hazineymiş gibi saklamakmış babasızlık…
Fotoğraflara bakıp bakıp avunmaya çalışmak, içinde keşkeleri büyütmekmiş babasızlık…
30 yaşına bile gelmiş olsan, kendini hala küçük savunmasız bir kız çocuğu gibi hissetmekmiş babasızlık…
Yüreğini tarifsiz acıların talan etmesi, bir daha hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilerek enkazla yaşamayı öğrenmekmiş babasızlık…
Babasızlık, yarım kalmakmış, kolunun kanadının kopmasıymış… Bu dünyada kendini yapayalnız, korunmasız ve çaresiz hissetmekmiş… Ne yazık…
Ezginin Günlüğü- Babamı Anarken
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)