Evet, sonunda geldi Rüzgar! 3 kişilik minik ailemizi 4 kişilik tipik çekirdek aile yaptı güzel oğlum. Macerasız, sıkıntısız, yumuşacık bir doğum ve doğum sonrası süreci geçirdim. Hadi yaşadığımız bu güzellikleri buraya da not edeyim!
Doktorumla birlikte doğum için 10 Mayıs 2014 tarihini belirledik; zira 38+0'daki NST'de sancılar ve bebek hareketleri bizim minik yavrunun çok da fazla beklemeyeceğini söylüyordu. Çınar malum ters geldiği için sezaryen ile dünyaya gelmişti. Rüzgar'ın başı doğum kanalında olmasına rağmen, %1'lik riski almadım ve sezaryene karar verdik... ve 10 Mayıs geldi çattı!
Bir gece önce (tipik Cuma gecesi olarak) Çınar anneannesinde kaldı. Biz sabah kalktık, ben yine süslendim püslendim iki numara oğlum için, ve hastanenin yolunu tuttuk.
38+2 :)
Doğumu Acıbadem Ankara Hastanesi'nde yaptım. Hastane hastane değil, bildiğiniz otel. Keşke, dedim, Çınar'da da bu lüks olsaydı elimizin altında. Odamıza yerleştik, anestezi için tetkikler yapıldı, anestezist ile görüşüldü ve saat 10 civarı beni ameliyata aldılar.
Kekdekor, Sabunopia ve Zececookie'den ikramlarımız
Acıbadem Hastanesi'nin ikramı lohusa şerbeti ve kızkardeşlerimin güzel kek buketi
ve doğuma giden ben!...
Ameliyatta herşey baştan aşağı pürüzsüzdü. Epidural takılırken anestezist Bahattin Hoca'nın muhteşem elleri sayesinde hiçbir şey hissetmedim. Bana sürekli moral verip ne kadar harika bir hamile olduğumu söyleyen süper bir ekip vardı ortada. Tevfik Hoca'm da o tatlı diliyle doğum sırasında hem beni hem de ekibi rahatlattı. Böyle mutlu, şen şakrak bir ameliyat ortamı vardı kısacası.
Ve saat 10:44'ü gösterirken Rüzgar'ın karnımdan çıkarıldığını hissettim ve o güzel sesini ilk defa duydum! İKinci doğum bile olsa, o anın mucizevi tarafı hiç eksilmiyor. Görene kadar deli oluyorsun, o kokuyu almadan rahatlayamıyorsun. Ve ilk buluşmada içine çektiğin yavrunun kokusu... ömre bedel! O vuslat anının tarifi yok. Kalbimin bir parçası daha dışarıda nefes alıyor artık, duyduğum sevginin, aşkın tarifi yok!
Dünyaya hoşgeldin Rüzgar!
İlk kavuşma anı...
Böyle bir öpüşüp koklaştıktan sonra Rüzgar'ı kontrollerini yapmak için götürdüler, beni de "toparlamaya" devam ettiler. Odaya geldiğimde minnak iki numaram giyinmiş paklanmış beni bekliyordu. Tabii hemen m.em.eyle kavuşturduk kendisini. Çınar'ım amniyo sıvısı yutmuş olduğu için ilk buluşmamızda emememişti. Hemşire biraz bekleyeceği yerde yavrumun midesini yıkamış ve iyice güçten düşürmüştü (yıllar geçse de ahım üstünde olacak sanırım) ve emmesi hiç düzgün olamadı büyük kuzumun. Rüzgar ise bir azimle asıldı m.em.eye, ilk seferde tuttu çok şükür.
Rüzgar'a kavuşmak bambaşka bir duygu ve mutluluk olsa da, aklım hep Çınar'daydı gelene kadar. Kardeşini çok istedi, çok bekledi ve ben de karşılaşmalarını çok merak ettim hep! Ve kapıdan içeri girdi büyük oğlum, o anki coşkusunu anlatamam. Neyse ki videoya çektik; umarım aşağıda izleyebiliyorsunuzdur. O sevinci, o mutluluğu... yazarken gözlerim doluyor. Hala da aynı sevinç ve mutlulukla bakıyor kardeşine; ama o, ayrı bir yazı konusu olacak! "Muhteşem bir bebek" diye başladı "ben senin abinim Rüzgaaar" diye kendini tanıttı! Ah o iki kardeşi bir arada görmek... işte, dedim, herşey bu mutluluk içindi!
Ve o andan sonra taşlar yerine oturdu bende, resim tamamlandı. Hayatımızın yeni sayfası o andan sonra yazılmaya başladı. Hastanede 2 gece yattık. Ve gerçekten Acıbadem'in herşeyinden inanılmaz memnun kaldık... Temizliği, lüksü, rahatlığı bir yana, hemşirelerin ve doktorların ilgisi, yönlendirmesi ve anneyi bilgilendirmesi gerçekten çok ama çok memnuniyet vericiydi. Emzireceğim saatleri bile hemşireler kontrol edip gelip beni uyandırıyorlardı. Rüzgar uyuyup kaldığında nasıl uyandıracağımı anlattılar; her çağırdığımda gelip uyandırmaya ya da m.em.eyi tutmasına yardımcı oldular. Ayağa kalkarken, ilk yürümelerim sırasında çok destek oldular. İşin lüks tarafı ayrı; ama bu ilgi kısmı için herkese önereceğim bir hastane oldu Acıbadem.
Bununla birlikte hastanenin sunduğu imkanlar da çok hoşumuza gitti, kendimi prenses gibi hissettim. Doğumla birlikte lohusa şerbetimiz odamızdaydı. Çıkacağımız gün bir hastabakıcı gelip banyo yaptırdı ve kuaför gelip saçıma fön çekti. Sonra odaya iki kişilik lüks bir yemek geldi; anne&babaya özel! Daha sonra bir fotoğrafçı ailecek fotoğraflarımız çekti. Ufak detaylar; ama insan kendini bir güzel, bir özel hissediyor ki!
Eve geldikten sonra da hastanenin hizmetleri devam etti. Rüzgar'ın göbeği tam 10 günlükken düştü ve iki gün sonra başhemşire Ebru Hanım yıkamaya geldi. Bize bebeği yıkarken nasıl tutmamız gerektiğini, suyu nasıl azar azar dökeceğimizi, su sıcaklığını ve banyoda kötü anıları olmaması için neler yapmamız gerektiğini sakin sakin anlattı. Kilosunu ölçtü, kontrollerini yaptı. Hatta sadece Rüzgar'a değil, benim dikişlerime ve göğüslerime de baktı. Sonra da emzirme konusunda hiçkimsenin anlatmadığı kadar çok şeyi sakin sakin anlattı... Rüzgar'ın Aylin Ablası ile can kulağıyla dinledik. Emzirme kısmı da ayrı bir yazı konusu olacak, söz!
İlk banyo...
Şimdi Rüzgar 19 günlük; az çok hayata adapte oldu gibi. İlk hafta benim dikişlerimin sızlaması ve dalgalanan hormonlarımla çok kolay geçmedi. Yeni bir yavruya anne olmaya alışmak kolay değil (bana kolay gelmedi ya da). Emzirme-uykusuzluk-adaptasyon üstü üste geldi bir süre, sonra dedim ki sağlıklı bir bebeğim var; bir süre sonra herşey rayına oturacak. Çok şükür ki, Rüzgar'a bakacak olan Aylin Abla'sı doğumla birlikte evimize gelmeye başladı. Böylece Çınar'da yaşadığım yalnızlığı ve yorgunluğu da Rüzgar'da yaşamadım...
Biz modern, çalışan kadınların sorunu, lohusa olduğumuzu anlamamız ve dolayısıyla etrafımızdakilerin de göz ardı etmesi. Sanki sırf bebeğin ihtiyaçları varmış gibi yaklaşılması. Halbuki, özellikle de sezaryen doğumda, anne bir ameliyat geçirmiş oluyor. Kist ameliyatı olan arkadaşlarım 10 gün yatarken, ben 3. gün bebekle ortada dolaşıyordum. Sonra annem dedi ki "kızım sen daha ameliyatlısın, lohusasın, eskilerin her adetini biliyoruz da 40 gün lohusa yalnız bırakılmaz kısmını hiç dikkate almıyoruz. Sen her fırsatta dinlen, yat, bak yardım eden de var, kendine bak ki bebeğe de sonra faydan olsun". Hak verdim. Sağolsun annem her zamanki gibi yine hep çok destek oldu, olmaya da devam ediyor. Aylin'den de (onu bulmamıza vesile olan Bambino'nun annesi Benden Bizden'den de) allah razı olsun... maşallah diyeyim, tahtaya vurayım :) Yani benden yeni annelere tavsiye, en az bir 1 ay, 40 gün cengaverlik yapmayın, destek alın, dinlenin, yeyin, beslenin ki yavrunuza daha çok yararınız olsun!
Sonunu uzattım ama benim için bu doğumun önemli kısmı bu yaşadığım aydınlanma oldu sanki. Şimdi 4 kişilik bir aile olarak yaşamımıza devam ediyoruz. Ben gerçekten tamamlandığımızı hissediyorum ve süt kokulu kara kuzumla hala bebek kokan abisi kınalı kuzumun tadını çıkarıyorum!
Tshirtlerimiz ve lohusa tacım için teşekkürler Hobidich!