29 Mayıs 2014 Perşembe

Hoşgeldin Rüzgar!

Evet, sonunda geldi Rüzgar! 3 kişilik minik ailemizi 4 kişilik tipik çekirdek aile yaptı güzel oğlum. Macerasız, sıkıntısız, yumuşacık bir doğum ve doğum sonrası süreci geçirdim. Hadi yaşadığımız bu güzellikleri buraya da not edeyim!

Doktorumla birlikte doğum için 10 Mayıs 2014 tarihini belirledik; zira 38+0'daki NST'de sancılar ve bebek hareketleri bizim minik yavrunun çok da fazla beklemeyeceğini söylüyordu. Çınar malum ters geldiği için sezaryen ile dünyaya gelmişti. Rüzgar'ın başı doğum kanalında olmasına rağmen, %1'lik riski almadım ve sezaryene karar verdik... ve 10 Mayıs geldi çattı!

Bir gece önce  (tipik Cuma gecesi olarak) Çınar anneannesinde kaldı. Biz sabah kalktık, ben yine süslendim püslendim iki numara oğlum için, ve hastanenin yolunu tuttuk.

38+2 :)


Doğumu Acıbadem Ankara Hastanesi'nde yaptım. Hastane hastane değil, bildiğiniz otel. Keşke, dedim, Çınar'da da bu lüks olsaydı elimizin altında. Odamıza yerleştik, anestezi için tetkikler yapıldı, anestezist ile görüşüldü ve saat 10 civarı beni ameliyata aldılar. 

Kekdekor, Sabunopia ve Zececookie'den ikramlarımız

Acıbadem Hastanesi'nin ikramı lohusa şerbeti ve kızkardeşlerimin güzel kek buketi

ve doğuma giden ben!...

Ameliyatta herşey baştan aşağı pürüzsüzdü. Epidural takılırken anestezist Bahattin Hoca'nın muhteşem elleri sayesinde hiçbir şey hissetmedim. Bana sürekli moral verip ne kadar harika bir hamile olduğumu söyleyen süper bir ekip vardı ortada. Tevfik Hoca'm da o tatlı diliyle doğum sırasında hem beni hem de ekibi rahatlattı. Böyle mutlu, şen şakrak bir ameliyat ortamı vardı kısacası.


Ve saat 10:44'ü gösterirken Rüzgar'ın karnımdan çıkarıldığını hissettim ve o güzel sesini ilk defa duydum! İKinci doğum bile olsa, o anın mucizevi tarafı hiç eksilmiyor. Görene kadar deli oluyorsun, o kokuyu almadan rahatlayamıyorsun. Ve ilk buluşmada içine çektiğin yavrunun kokusu... ömre bedel! O vuslat anının tarifi yok. Kalbimin bir parçası daha dışarıda nefes alıyor artık, duyduğum sevginin, aşkın tarifi yok!

Dünyaya hoşgeldin Rüzgar!

İlk kavuşma anı...

Böyle bir öpüşüp koklaştıktan sonra Rüzgar'ı kontrollerini yapmak için götürdüler, beni de "toparlamaya" devam ettiler. Odaya geldiğimde minnak iki numaram giyinmiş paklanmış beni bekliyordu. Tabii hemen m.em.eyle kavuşturduk kendisini. Çınar'ım amniyo sıvısı yutmuş olduğu için ilk buluşmamızda emememişti. Hemşire biraz bekleyeceği yerde yavrumun midesini yıkamış ve iyice güçten düşürmüştü (yıllar geçse de ahım üstünde olacak sanırım) ve emmesi hiç düzgün olamadı büyük kuzumun. Rüzgar ise bir azimle asıldı m.em.eye, ilk seferde tuttu çok şükür. 


Rüzgar'a kavuşmak bambaşka bir duygu ve mutluluk olsa da, aklım hep Çınar'daydı gelene kadar. Kardeşini çok istedi, çok bekledi ve ben de karşılaşmalarını çok merak ettim hep! Ve kapıdan içeri girdi büyük oğlum, o anki coşkusunu anlatamam. Neyse ki videoya çektik; umarım aşağıda izleyebiliyorsunuzdur. O sevinci, o mutluluğu... yazarken gözlerim doluyor. Hala da aynı sevinç ve mutlulukla bakıyor kardeşine; ama o, ayrı bir yazı konusu olacak! "Muhteşem bir bebek" diye başladı "ben senin abinim Rüzgaaar" diye kendini tanıttı! Ah o iki kardeşi bir arada görmek... işte, dedim, herşey bu mutluluk içindi!




Ve o andan sonra taşlar yerine oturdu bende, resim tamamlandı. Hayatımızın yeni sayfası o andan sonra yazılmaya başladı. Hastanede 2 gece yattık. Ve gerçekten Acıbadem'in herşeyinden inanılmaz memnun kaldık... Temizliği, lüksü, rahatlığı bir yana, hemşirelerin ve doktorların ilgisi, yönlendirmesi ve anneyi bilgilendirmesi gerçekten çok ama çok memnuniyet vericiydi. Emzireceğim saatleri bile hemşireler kontrol edip gelip beni uyandırıyorlardı. Rüzgar uyuyup kaldığında nasıl uyandıracağımı anlattılar; her çağırdığımda gelip uyandırmaya ya da m.em.eyi tutmasına yardımcı oldular. Ayağa kalkarken, ilk yürümelerim sırasında çok destek oldular. İşin lüks tarafı ayrı; ama bu ilgi kısmı için herkese önereceğim bir hastane oldu Acıbadem.

Bununla birlikte hastanenin sunduğu imkanlar da çok hoşumuza gitti, kendimi prenses gibi hissettim. Doğumla birlikte lohusa şerbetimiz odamızdaydı. Çıkacağımız gün bir hastabakıcı gelip banyo yaptırdı ve kuaför gelip saçıma fön çekti. Sonra odaya iki kişilik lüks bir yemek geldi; anne&babaya özel! Daha sonra bir fotoğrafçı ailecek fotoğraflarımız çekti. Ufak detaylar; ama insan kendini bir güzel, bir özel hissediyor ki!


Eve geldikten sonra da hastanenin hizmetleri devam etti. Rüzgar'ın göbeği tam 10 günlükken düştü ve iki gün sonra başhemşire Ebru Hanım yıkamaya geldi. Bize bebeği yıkarken nasıl tutmamız gerektiğini, suyu nasıl azar azar dökeceğimizi, su sıcaklığını ve banyoda kötü anıları olmaması için neler yapmamız gerektiğini sakin sakin anlattı. Kilosunu ölçtü, kontrollerini yaptı. Hatta sadece Rüzgar'a değil, benim dikişlerime ve göğüslerime de baktı. Sonra da emzirme konusunda hiçkimsenin anlatmadığı kadar çok şeyi sakin sakin anlattı... Rüzgar'ın Aylin Ablası ile can kulağıyla dinledik. Emzirme kısmı da ayrı bir yazı konusu olacak, söz! 

İlk banyo...

Şimdi Rüzgar 19 günlük; az çok hayata adapte oldu gibi. İlk hafta benim dikişlerimin sızlaması ve dalgalanan hormonlarımla çok kolay geçmedi. Yeni bir yavruya anne olmaya alışmak kolay değil (bana kolay gelmedi ya da). Emzirme-uykusuzluk-adaptasyon üstü üste geldi bir süre, sonra dedim ki sağlıklı bir bebeğim var; bir süre sonra herşey rayına oturacak. Çok şükür ki, Rüzgar'a bakacak olan Aylin Abla'sı doğumla birlikte evimize gelmeye başladı. Böylece Çınar'da yaşadığım yalnızlığı ve yorgunluğu da Rüzgar'da yaşamadım... 

Biz modern, çalışan kadınların sorunu, lohusa olduğumuzu anlamamız ve dolayısıyla etrafımızdakilerin de göz ardı etmesi. Sanki sırf bebeğin ihtiyaçları varmış gibi yaklaşılması. Halbuki, özellikle de sezaryen doğumda, anne bir ameliyat geçirmiş oluyor. Kist ameliyatı olan arkadaşlarım 10 gün yatarken, ben 3. gün bebekle ortada dolaşıyordum. Sonra annem dedi ki "kızım sen daha ameliyatlısın, lohusasın, eskilerin her adetini biliyoruz da 40 gün lohusa yalnız bırakılmaz kısmını hiç dikkate almıyoruz. Sen her fırsatta dinlen, yat, bak yardım eden de var, kendine bak ki bebeğe de sonra faydan olsun". Hak verdim. Sağolsun annem her zamanki gibi yine hep çok destek oldu, olmaya da devam ediyor. Aylin'den de (onu bulmamıza vesile olan Bambino'nun annesi Benden Bizden'den de) allah razı olsun... maşallah diyeyim, tahtaya vurayım :) Yani benden yeni annelere tavsiye, en az bir 1 ay, 40 gün cengaverlik yapmayın, destek alın, dinlenin, yeyin, beslenin ki yavrunuza daha çok yararınız olsun!

Sonunu uzattım ama benim için bu doğumun önemli kısmı bu yaşadığım aydınlanma oldu sanki. Şimdi 4 kişilik bir aile olarak yaşamımıza devam ediyoruz. Ben gerçekten tamamlandığımızı hissediyorum ve süt kokulu kara kuzumla hala bebek kokan abisi kınalı kuzumun tadını çıkarıyorum!

Tshirtlerimiz ve lohusa tacım için teşekkürler Hobidich!



10 Mayıs 2014 Cumartesi

Bir Gebeliğin Seyri ve Başak'ın Bebek Partileri

Gebeliğim boyunca heyecanımı ve mutluluğumu paylaşan herkesle paylaşmak istediğim şeyler olduğu için buraya da yazmak istedim. Herşey yolunda giderse, siz bu satırları okurken, 38 hafta 2 günün sonunda, Rüzgar bebek de benim kucağımda olacak inşallah...

Öncelikle çok şükür ki rahat ve kolay bir hamilelik geçirdim. Yememden pek kıstığımı söyleyemeyeceğim; hatta deli gibi yedim. Ama evde bir de abi olunca çok ayaklarımı uzatıp yatmaya fırsatım olmadı. İş de yorucu olunca toplamda 12,5 kilo aldım. Dediğim gibi, ne diyet yaptım, ne gıdamdan kestim... hatta fazlaca tatlı yedim diyebilirim. Biraz bünye, çokça hareket meselesi diyelim; zira, Çınar'da 17 kilo almıştım... Bana en çok yararı olan şey ise her sabah içtiğim taze sıkılmış portakal suyu ve bir yemek kaşığı pekmez oldu. Bol bol ayran ve yoğurt tüketmeye çalıştım. Haftada bir balık yedim. Kırmızı et ve meyve de bünyeme yardımcı diğer gıdalardı.

Göbekte çatlak olmasın diye Fresh Line'ın Vanilla&Caramel Body Butter'ını kullandım ilk 7 ay. Son 2 ay Organique Shea Butter kullandım ve ikincisinin çok daha etkili olduğunu söylemeliyim.

Gebeliğim boyunca içinde:
  • Paraben ve SLS, SLES içeren kozmetiklerden
  • Retinoid, retin-a, retinoik asit bulunan anti-aging ürünlerden
  • salsilik asit içeren ürünlerden
  • kimyasal filtre (oxybenzone, avobenzone) içeren güneş koruyuculardan
  • Phtalat içeren parfümlerden (Durance bu konuda iyi)
  • AHA (alfa hidroksi asit) içeren bakım ürünlerinden
uzak durdum. Bu kimyasallar gebelikte önerilmiyor; aklınızda bulunsun...

Ve kötü düşünceleri aklıma getirmemeye çalışıp hep pozitif düşündüm. Gebelik çok mutluluk verici bir olay benim için, bu sefer de doya doya yaşama şansım oldu çok şükür!

Çınar'ın tatlı okulu gebeliğimin 36. haftasında benimle aynı haftada olan bir veliyle birlikte çok güzel bir Bebek Partisi düzenledi bizim için. Kokoş anne olarak süslenip püslenip gittim tabii! 


 Elbise: Gebe, Kemer: H&M, Çorap: Penti, Ayakkabılar: Bambi, Taç: Cocquet


İkramından oynanan oyunlara kadar Hilal'ciğim her türlü ayrıntıyı düşünmüştü ve gerçek bir Bebek Partisi yaptı bize. Biz anne adayları olarak izledik, gelen konuklar çeşit çeşit oyunlarla bizi gülmekten kırıp geçirdiler! Tuvalet kağıdıyla bez bağlamaca, gözü kapalı bebeğe yoğurt yedirmece, bebek ihtiyaçları listesi oluşturmaca oyunlardan sadece bir kaçıydı.


Akşamın sonuna doğru harika bir pastayla kutlama yaptık ve okulun hediyesi şeker mi şeker bez pastalarımızı aldık! Ayrıca Hilal kocaman kartonlar hazırlayıp bizlere mesaj yazılmasını da rica etti. Çok güzel bir anıyla da eve dönmüş olduk böylece. Bu muhteşem gece için Hilal'e ve Binbir Çiçek Montessori Önokul ailesine bir kez daha sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum...

İsimli sonsuzluk kolyesi: BuseGözDesign

Daha sonra blogger arkadaşım Kübra'nın etkinliğinde ufak bir bebek kutlaması yaptım (37 hafta 2 günlük hamileyim). Bu kutlamada da Hilal'in bez pastası ve sevgili Gamze'nin Zececookie'leri bize eşlik etti. Zececookie Instagram hesabı için BURAYA lütfen!

Bu harika fotoğraf için teşekkürler Gözde'cim!

Gamze'nin nefis Zececookie'leri!!!
Zececookie ayrıntılı bilgi için BURAYA TIKTIK Lütfen

Doğumda ise ikram etmek için iki sevgili arkadaşımdan iki değişik siparişim oldu. Canım Pınar'cım (Sabunopia) bana hediye olarak mis kokulu taşlarından yapmayı teklif etti. Bu güzelim taşlarla birlikte Pamo Tasarım (Instagram hesabı için TIKTIK) iki adet nefis bileklik göndermiş. Çook çok teşekkürler canım benim! Sabunopia Facebook sayfasına BURADAN, Instagram hesabına BURADAN ulaşabilirsiniz. Bu kokulu taşlkar hediyelik olarak herika alternatif. Bütün evin havasını değiştiriveriyorlar resmen!


Bizim kutlamalarımızın vazgeçilmez lezzeti Kekdekor'dan kurabiyeler sipariş etmesem olmazdı tabii ki! Zececookie'lerin yanına benim çok sevdiğim minik kavanozlu kurabiyelerden de Yasemin'ciğimden sipariş ettim. Çok cici kavanozlar hazırladı bizim için. Lezzetleri zaten bir olay! Ellerine sağlık güzel arkadaşım... Kekdekor Instagram hesabı için BURAYA, Facebook hesabı için BURAYA lütfen!


Ve artık bebeğimizi karşılamanın zamanı geldi... umarım mutlulukla geçen bu gebeliğimin kavuşma anı da mutlu olur ve ÇınÇınAbi'nin kardeşi, evimizin üçüncü erkeği sağlıkla aramıza katılır!

Benimle bu süreci ve mutluluğumu paylaşan herkese teşekkürler... 

Gebe Günlüğü: 
Sol üst: 5 hafta + 0 gün



Sağ alt: 38 hafta + 0 gün

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Binbir Çiçek'te (Son) Anneler Günü!

Dün (6 Mayıs 2014) Binbir Çiçek'te Anneler Günü Çay Partisi'ne ve "Anneler Günü Haftası Teması" için "göbek göstermeye" davetliydim! Bu Anneler Günü Çay Partisi'ni 4 senedir bekliyorum desem, yalan olmaz! Çınar okula başladığından beri hep imrenerek baktığım bir etkinlikti; ama her sene yapılmadığı için ancak son senemizde kısmet oldu. Aslında bu çay partisine iki oğlumla birlikte katılmış oldum; beklediğime değdi!!

Anneler Günü Haftası'nda Binbir Çiçek'te çok değişik temalar işlernir her sene. Mutlaka canlı bir bebek sınıfta yıkanır, giydirilir. Çocukların gerçek bir bebeğe nasıl davranılması gerektiğini öğretmek açısından harika bir yol. Ve her sene sınıfa gebe bir veli davet edilerek bebeklerin nasıl doğduğu, doğmadan önce neelr olduğu anlatılır. Rüzgar bebek yıkama seremonisine yetişemediyse de, annesinin karnındaki gelişimini abisinin sınıf arkadaşlarına anlatırken model oldu hiç olmazsa. Circle-time'da Çınar'ın sınıf arkadaşlarına Rüzgar'ın karnımdaki macerasını, ne zaman doğacağını, nasıl büyüdüğünü anlattım. Bal çocukların sorularını yanıtladım (neyse ki beni çok terletmediler). Çınar da kardeşinin ultrason fotoğraflarını arkadaşlarına gösterdi.


Sözlü ve fotoğraflı anlatımdan sonra sıra o haşmetli 37 hafta 4 günlük göbeğimi göstermeye geldi. Çocukların coşkusu ve merakı görülmeye değerdi! Normalde kıpır kıpır olan Rüzgar, bir sürü minik el üstünde gezinmeye başlayınca neye uğradığını şaşırdı sanırım, kıpırdamadan durdu. Bu anlamda pek beklentiyi yerine getiremesek de, kafasının, sırtının, poposunun ve ayaklarının nerede olduğunu minnaklara gösterebildim. O kadar güzel ve duygulu bir andı ki. Hepsi çok merakla karnıma dokundular. Rüzgar da böylece abisinin arkadaşlarıyla ilk kez tanışmış oldu!


Bu bebek-anne-göbek faslı bitince, sıra Çay Partimize geldi. Ben Çınar ne yapacak diye pek heyecanlıydım. Benim centilmen oğlum servis tepsisini hazırladı, çayımızı demledi, kurabiye ve çay servisimizi yaptı.  


Sonra da sohbet ederek afiyetle hepsini yedik. Çınar'ın bütün bunları tek başına ve ne yaptığını gerçekten bilerek, ciddiyetle yapmasını izlemek öyle güzeldi ki! Buraya yazmaya başladığım 15. ayında minik adamım diye seslendiğim oğlumun gerçekten bir minik adama dönmüş olduğunu hissettim. Artık onunla kendimize çay saati yapabiliyoruz, sohbet edebiliyoruz, birbirimizi güldürebiliyoruz... anne olmak gerçekten de dünyada eşi benzeri olmayan bir deneyim. İyi ki anneyim! 


Ve çay saatimiz bitince, sofrayı nasıl kurduysa öyle topladı Çınar'cığım ve hani doğurdun doğuracaksın demeden birlikte bulaşıklarımızı da yıkadık. Montessoriyi seven düzenine katlanır diyoruz biz buna :)


Partşden sonra Çınar bana çalışma göstermek yerine arkadaşlarıyla birlikte en sevdiği oyunu oynatmayı tercih etti: Tombala! 4-5 el kadar oynadık; aslında çocukların sayıları öğrenmesi için harika bir yol! Çınar da bu şekilde öğrenmişti. 


Başından sonuna kadar 4 senedir bekleidğime değen, heyecan ve mutluluk verici bir gündü benim için. Çınar'ın heyecanı da coşkusundan belliydi zaten. Bir kez daha okulumuzu ne kadar çok sevdiğimi hissettim... nasıl bırakıp da "büyüklerin okuluna" başlayacağız acaba?.. Bu konu da daha sonraki yazılarda gelecek; tabii ben yine üşengeçlik yapmazsam!

Bu güzel gün için Binbir Çiçek ailesine ve bütün güzel çocuklara çook teşekkürler! Harika çay partimiz için de Minik Adamım'a sonsuz teşekkürler ve öpücükler!!!