31 Temmuz 2013 Çarşamba

Bir bilmece

Biz biz idik,
Otuz iki kız idik,
Ezildik, büzüldük,
İki duvara dizildik.

Şimdilik 2 diş var alt damakta. Dikkatli bakan görür ;)

İnci gibi dişlerin olsun, ağrısız, sızısız gelsin tamamı.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Hasta olmadan büyüseniz ya (6.hastalık)

Damla, 4 gün süren ateşten sonra bu sabaha döküntü ile uyandı.
İsilik mi? diye düşünürken.
Cevap çabuk geldi.
6.hastalık.

Ateş sonrası döküntü hastalığın son evresi aslında.
Bağışıklık kazanınca tekrarlamıyor(muş).
Ateş için gittiğimiz doktorun diş deyip, bizi olabilecek hakkında uyarmaması ise tam bir komedi.
Hastalığa Yağmur'da şahit olmamıştık. İlk ve son kez tanık olduk bu hastalığa.

Yağmur "birinciyi, ikinciyi bile hatırlamıyorum ne zaman altıncı hastalığa sıra geldi" diye söylene dursun. Bundan sonrası şifa olsun.

Fotoğraf İphone ile çekilmiştir.

25 Temmuz 2013 Perşembe

İkinci tekrar

Evdeki çocuk sayısı kadar tekrar var bu evde. Diş çıkarma seremonisi başladı yine, yeni, yeniden. İlk çocuğun diş dökmesi, ikinci çocuğun ise diş çıkarması. Şükrediyorum bu günlere. Sağlıkla, huzurla büyüyüp koca koca nine olsunlar da yine diş döksünler ;)
Yağmur, diş döküyor.

Köyde üst 2 dişi düştü. İlk üst dişin düşmesini bekliyorduk. Düştü, üstünden 24 saat bile geçmeden yanındaki de düştü. O sürpriz oldu. Alıştı diş dökmeye. Kendi çekiyor. Bir pamuk parçasını eline alıyor, hooppp diş elinde. Birde gargara üstüne. Oh!

Abla olmak böyle birşey işte.
Damla, diş çıkarıyor.

Çok kolay geliyor dişler diyebilsem keşke. Alt 2 diş geliyor, sıkıntılı. Ateşi bol ve yorucu. Ne bulursa ağzında ve sürekli kucakta. Gerçi kucakta ise değmeyin keyfine, oh!

Bugün abla pervane, ben pervane çevresinden ayrılmadık. Çorbasını bile kucak kucağa yaptık.

Anne olmak böyle birşey de, evdeki ablayı böyle görmek bambaşka birşey ♥

17 Temmuz 2013 Çarşamba

no:244

Orada bir köy var uzakta.
Senede bir bilemedin iki kere kayınanne, kayınbaba yanına gidip kaldığımız, huzur bulduğumuz bir ev. Çok şükür.
O evin bahçesinde eski bir ev daha var.
Geçmişte içinde yaşanmış, yorulmuş, yaşlanmış bir ev.
İçinde yaşayanların sıkça geçmişini anlattığı o eve dikkatli bakarsan anlatılanların hepsi gözünde canlanır.
Gün gelmiş ilk önce Bahar sonra Yağmur tanışmış o evle.
Ama girmemişler hiç içine.
Nedense kapısında gezip, oynayıp öylece kalmışlar.
Sadece fotoğraflamışlar.
Bu yaz Yağmur'un Damla'sı da poz verdi o kapıda.

244 numaralı ev, seni bizim gibi seven var mıdır?

Geçmiş zaman olur ki; bir tık, bir tık daha.

14 Temmuz 2013 Pazar

Bebek mevlüdü

Bugün, yarın derken ertelediğim bebek mevlüdünü Damla 8.ayını uğurlarken köyde yaptım. Okudu, üflendi... Hem Yağmur'a, hem Damla'ya vatana, millete, anasına, babasına, hayırlı evlat olup, sağlıkla büyüsünler dedik.
Amin.

Güzel kızlarım bahtınız güzel olsun.

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Rüzgar kokan çamaşırlar

Çamaşır asmak köy yerinde bir nevi terapi.

İlk en sevdiklerini asıyorsun ama şöyle bir kolun yerinden çıkarcasına silkeledikten sonra. Mandallar var sonrası, en düzgünü ve en sevdiğin renklisini, en sevdiğin çamaşırlara asıyorsun. Astıktan sonra birde seyreylemek var. Hem çamaşırı hem ardında ki Karadeniz’i.

İstanbul’da... Evimizde, çamaşırlar yıkamadan çıkıp, kurutmaya giriyorlar. Hiç özenilesi değil yani.

Rüzgar kokuyor köyde çamaşırlar. Yumuşatıcıyla yıkasan da eninde sonunda koktuğu koku rüzgar, giydiğinde hissediyorsun rüzgarın kokusunu. Rüzgarla anında kuruyup, ütülü gibi alıyorsun ipten.  Beğenmediysen ütüsünü elinle çekeleye çekeleye el ütüsü yapıyorsun. Beğenmeyen de yok bunu. 

Yaz olsa bile estiğinde üşüten, şaçı-başı birbirine katan, deli gibi estiğinde pencere açtırmayan, çocukları hasta etmesin diye sakındığımız rüzgarı en çok bu yaz sevdim. Yaş aldıkça garipleşip türlü sevdalara yakalanıyorum.